YOM KİPPUR SAVAŞI-1973

6 Ekim 1973’te, dördüncü Arap-İsrael Savaşı sırasında, 1967’de kaybedilen toprakları geri almak umuduyla, Mısır ve Suriye güçleri, Yahudi takviminin en kutsal günü olan Yom Kippur’da İsrael’e karşı koordineli bir saldırı başlattı. İsrael Savunma Kuvvetleri’ni şaşırtan Mısır birlikleri, Sina Yarımadası’nın derinliklerine doğru ilerlerken, Suriye, İsrael birliklerini Golan Tepeleri’nden atmak için mücadele etti.

1973 Savaşı’nın Arka Planı

İsrael’in 1967’deki Altı Gün Savaşı’ndan sonraki çarpıcı zaferi, Yahudi ulusunu toprakların kontrolünü önceki boyutunun üç katına çıkardı. Mısır, 23.000 mil karelik Sina Yarımadası’nı ve Gazze Şeridi’ni, Ürdün, Batı Şeria ve Doğu Yeruşalayim’i ve Suriye, stratejik Golan Tepelerini kaybetti. Enver el-Sedat (1918-81), 1970’de Mısır’ın Devlet Başkanı olduğunda, kendisini İsrael’e karşı sonsuz savaşlara devam etmeyi göze alamayan, ekonomik açıdan sorunlu bir ulusun lideri olarak buldu. Barış yapmak ve böylece Sina’nın istikrarını ve toparlanmasını sağlamak istedi, ancak İsrael’in 1967 zaferinden sonra İsrael’in barış koşullarının Mısırın lehine olması pek olası değildi. Böylece Sedat, İsrael’e yeniden saldırmak için cüretkar bir plan tasarladı; bu plan başarısız olsa bile, İsrael’lileri Mısırla barışın gerekli olduğuna ikna edebilirdi.

1972’de Sedat, 20.000 Sovyet danışmanını Mısır’dan kovdu ve Washington ile yeni diplomatik kanallar açtı. Suriye ile yeni bir ittifak kurdu ve İsrael’e karşı ortak bir saldırı planı düzenledi.

Yom Kippur Savaşı: Ekim 1973

Dördüncü Arap-İsrael Savaşı 6 Ekim 1973’de başladığında, İsrael askerlerinin çoğu Yom Kippur (Kefaret Günü) dolayısıyla oruç tutup ibadet ediyorlardı. Açıkçası hepsi de bir anda gafil avlanmışlardı. İstihbarat hatası yüzünden o ilk gün, İsrael Ordusu için büyük bir felaketti ve en çok asker kaybını ilk gün verdi. Onların o günkü zafiyetlerinden faydalanan Arap orduları güncel Sovyet silahlarıyla etkileyici ilerlemeler kaydetti. Irak kuvvetleri kısa sürede savaşa katıldı ve Suriye, Ürdün’den destek aldı. Birkaç gün sonra, İsrael tamamen seferber oldu ve İsrael Savunma Kuvvetleri, Arap kazanımlarını askerlere ve teçhizata ağır zararlar vererek geri püskürtmeye başladı. Bir ABD hava taşımacılığı İsrael’in davasına yardımcı oldu, ancak ABD Başkanı Richard Nixon (1913-94), ABD’nin Mısır’a duyduğu sempatinin üstü kapalı bir işareti olarak, acil askeri yardımı bir hafta erteledi.

Savaşın ilk 3-4 gününden sonra toparlanan ve yedekleri de savaşa katan İsrael birlikleri, Mısırlıları süpürmeye başlarken, ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger “Mekik Diplomasisi” başlatarak bir an evvel ateşkes sağlamaya çalışıyordu. Ama bu kez, İsrael ateş kesi kabul etmeyerek bütün Sina’yı ele geçirdikten sonra, Mısır’ın başkenti Kahire’ye 100 km. kala, Birleşmiş Milletler tarafından gelen baskılarla ateşkese razı geldi. Tarih 26 ekim 1973’tü.

Suriye’ye karşı girişilen savaşta ise, ilk 2-3 günlük ağır çatışmadan sonra Suriye ordusu, Golan’ın geriye kalan bölümlerinden de püskürtüldü ve Golan Tepeleri Suriyelilerden tamamıyla temizlendi.

İsrael; hükümetin gevşek davranması ve istihbarat zafiyeti sonucunda, savaştan galip çıkmalarına rağmen, tarihinin en ağır askeri kaybını yaşadı.

Yom Kipur Savaşı Sonrası

İsrael’in zaferi ağır kayıplar pahasına geldi ve İsrael’liler hükümetin hazırlıklı olmamasını eleştirdiler. Nisan 1974’te ülkenin Başbakanı Golda Meir (1898-1978) istifa etti.

Mısır, Yahudi komşusunun elinde bir kez daha askeri yenilgiye uğramış olsa da, Mısır’ın ilk 2-3 gündeki başarıları Sedat’ın Orta Doğu’daki prestijini büyük ölçüde artırdı ve ona barış arama fırsatını verdi. 1974’de Sina’nın bazı bölümlerinin Mısır’a iadesini öngören iki İsrael-Mısır çekilme anlaşmasından ilki imzalandı ve 1978’ de Sedat ve İsrael Başbakanı Menahem Begin (1913-92) İsrael ile Arap komşularından biri olan Mısır arasında, ilk barış anlaşması imzalandı. 1982’de İsrael, Sina Yarımadasının son bölümünü Mısır’a iade ederek “1979 Barış Anlaşması”nı yerine getirdi.

Suriye için Yom Kippur Savaşı bir felaketti. Beklenmedik Mısır-İsrael ateşkesi, Suriye’yi askeri yenilgiye maruz bıraktı ve İsrael Golan Tepelerinde daha fazla toprak ele geçirdi. 1979’da Suriye, Mısırı Arap Birliğinden çıkarmak için diğer Arap devletleriyle birlikte oy kullandı.

Kaderin acı bir cilvesi olarak, 6 Ekim 1981 ‘de Enver Sedat, Kahire’de Yom Kippur Savaşı’nın, ilk gününde, Mısır’ın Süveyş Kanalı’nı geçişinin yıldönümünü anan askeri geçit törenini seyrederken, Müslüman aşırılık yanlıları tarafından kurşunlanarak öldürüldü.

SAVAŞ KAYIPLARI

İsrael çatışmada 2800 askerini kaybetti. 8800 askeri yaralandı, 293 İsrael askeri esir alındı. Yaklaşık 400 İsrael tankı imha edildi. 600 tank devre dışı bırakıldı, ancak onarımlardan sonra hizmete geri döndü. Birçok gözlemci tarafından not edilen önemli bir İsrael avantajı, hasarlı tankları hızlı bir şekilde tamir edip, savaşa geri gönderme yetenekleriydi. İsrael Hava Kuvvetleri 102 uçak kaybetti. 32 F-4 ,53 A-4 ,11 Mirage uçağı ve 6 Super Mysteres, 2 helikopter, 1 Bell205 ve 1 CH-53 de kayboldu. Savunma Bakanı Moşe Dayan’a göre, bunların neredeyse yarısı savaşın ilk üç gününde vuruldu.

Arap kayıplarının İsrael’inkinden çok daha yüksek olduğu biliniyordu. Ancak Mısır ve Suriye hiçbir zaman resmi rakamları açıklamadığı için, kesin rakamları tespit etmek zor. En düşük kayıp tahmini 5.000 Mısırlı ve 3.000 Suriyeli ölü ve 18.000 yaralıdır. Irak 278 ölü ve 896 yaralı kaybederken, Ürdün 23 ölü ve 77 yaralı verdi. 8372 Mısırlı, 392 Suriyeli, 13 Iraklı ve 6 Faslı asker esir alındı.

İSRAEL’Lİ SAVAŞ ESİRLERİNE YÖNELİK VAHŞET

SURİYE VAHŞETİ: Suriye, Cenevre Sözleşmesini görmezden geldi ve birçok İsrael askeri işkence gördü veya öldürüldü. İlerleyen İsrael Kuvvetleri, savaşın başlarında Suriyeliler tarafından ele geçirilen toprakları yeniden ele geçirirken, gözleri ve elleri bağlı olan 28 İsrael’li askerin cesedine rastladı. Askerler idam edilmişlerdi. Aralık 1973’te Ulusal Meclis’e hitaben yaptığı konuşmada Suriye Savunma Bakanı Tlass, 28 İsrael’li mahkumun, bir Suriyeli asker tarafından baltayla öldürüldüğünü, üçünün kafasını kestiğini ve birinin etini yediği için, o askere Cumhuriyet Madalyası verdiğini söyledi. Suriye’liler, cinsel organlara elektrik şoku kullanarak acımasız sorgulama teknikleri uyguladılar. Hermon Dağı’nda esir alınan çok sayıda İsrael askeri idam edildi. Huşniye köyü yakınlarında Suriyeliler Golan Tepeleri gücüne bağlı 11 idari İsrael personelini ele geçirdi ve daha sonra hepsi ölü, gözleri ve elleri arkadan bağlı olarak bulundu. Huşniye’de 7 İsraelli mahkum ölü bulundu ve üçü Tel Zohar’da idam edildi. İsrael tarafından esir alınan Suriyeli mahkumlar, yoldaşlarının Tsahal mahkumlarını öldürdüğünü doğruladı. Suriye güçleriyle savaşan Fas birliğine mensup bir askerin, hatıra olarak eve götürmeyi planladığı İsrael askerlerinin vücut parçalarıyla dolu bir çuval taşıdığı tespit edildi. Öldürülen İsrael’li mahkumların cesetleri üniformalarından çıkartılarak, sadece iç çamaşırlarıyla bulundu ve Suriye askerleri cesetlerin kimliğini tespit etmeyi daha da zorlaştırmak için, künyelerini çıkardı.

Bazı İsrael’li savaş esirleri tırnaklarının söküldüğünü bildirirken, diğerlerinin Suriyeli gardiyanlar tarafından yanan sigaralarla yakılırken, insan kül tablasına dönüştürüldüğü anlatıldı. İsrael ordusunun baş sağlık görevlisi tarafından sunulan raporda, İsrael’li esir askerlerin büyük çoğunluğunun hapsedilmeleri sırasında, şiddetli fiziksel ve zihinsel işkenceye maruz bırakıldıkları tespit edildi. Alışılmış işkence yöntemleri, çeşitli bölgelere yönelik dayaklardı. Vücudun sarsılması, elektrik çarpması kulaklara bilerek açılan yaralar, bacaklarda yanıklar, ağrılı pozisyonlarda askı ve diğer yöntemler. Çatışmaların sona ermesinin ardından Suriye, tuttuğu mahkumların isimlerini Uluslararası Kızılhaç Komisyonu’na açıklamadı ve hatta Suriyeliler tarafından televizyon ekipleri için alenen sergilemesine rağmen, herhangi bir mahkumu tuttuğunu bile kabul etmedi. İsrael tarafından tamamen yenilgiye uğratılan Suriyeliler, savaş sonrası müzakerelerde tutsaklarını tek pazarlık kozu olarak kullanmaya çalışıyorlardı. İsrael’in en ünlü savaş esirlerinden biri, Suriye’den kaçan ve esir alınan İsrael’li bir pilot olan Avraham Lanir’di. Lanir, Suriye sorgusu altında öldü. 1974’te cesedi geri getirildiğinde, işkence belirtileri bedeninde görünüyordu.

MISIR VAHŞETİ: İsrael’li tarihçi Aryeh Yitzhaki, Mısırlıların teslim olan yaklaşık 200 İsrael askerini öldürdüğünü tahmin ediyor. Yitzhaki, iddiasını ordu belgelerine dayandırdı. Buna ek olarak, düzinelerce İsrael’li mahkum Mısır esaretinde dövüldü ve başka türlü kötü muamele gördü.

İsrael askerleri bireysel olarak, Mısırlılara teslim olduktan sonra öldürülen askerlere veya elleri arkadan bağlı ve gözleri bağlı halde bulunan İsrael askerlerinin cesetlerini gördüklerine dair tanıklık ettiler. Bar-Lev Hattında görev yapan bir radyocu olan Avi Yaffe, diğer askerlerden Mısırlıların teslim olmaya çalışan herkesi öldürdüklerine dair çağrılar duyduğunu ve ayrıca Mısırın idam mangalarından kurtarılan askerlerin kayıtlarını aldığını bildirdi. Süveyş Kanalında esir düşen İsrael’li asker Issachar Ben-Gavriel, teslim olan 19 askerden 11’inin vurularak öldürüldüğünü iddia etti. Başka bir asker, kendi birliğinde bir askerin sağ yakalandığını ancak sorgu sırasında dövülerek öldürüldüğünü iddia etti. Bazıları kamuya açıklanmamış olsa da, bu tür infazların fotoğraf kanıtları mevcuttur. Mısır esaretinde canlı olarak fotoğraflanan, ancak İsrael’e ölü olarak iade edilen İsrael’li savaş esirlerinin fotoğrafları da bulundu.

İsrael’li esirleri öldürme emri, savaştan hemen önce Mısırlı askerlere dağıtılan bir broşürde, askerlerine teslim olsalar bile, İsrael askerlerini öldürmelerini tavsiye eden, General Shazly’nin bir bildirisi yayınladı.

2013’te İsrael Hükümeti, Mısır kuvvetlerinin elinde en az 86 İsrael’li savaş esirinin ölümünü kaydeden, Mısırın savaş esirlerine uyguladığı vahşeti detaylandıran belgelerin gizliliğini kaldırdı. İsrael’li Tümgeneral Herzl Shafir bir röportajda, Mısırlı bir doktorun “oksijen bağlantısını kesip damardan damlamasını önlediğinde” öldürülen yaralı bir mahkumunki de dahil olmak üzere bu cinayetlerin örneklerini hatırlattı. Öldürülen insan sayısıyla ilgili istatistiklerin hala belirsiz olduğunu kaydetti.