SOL HACHUEL

Bu hafta sizlere Sefarad Yahudi’si olan, hakkında çok fazla şey bilinmeyen ve sırf Yahudi olan dininden İslamiyet’e dönmemek için direnen 17 yaşındayken kafası kesilerek infaz edilen gencecik Yahudi bir kızdan söz etmek istiyorum.

Mezar taşında “Solica Satchouel” (Solika Haşuel) adı yazan, bu genç kızın, Tanca’da 1817’de dünyaya gelen ve 5 Haziran 1834’te Fez şehrinde kafası kesilerek idam edilen gerçek yaşam öyküsünü paylaşmak istiyorum. Bu kız, suçsuz olduğu halde alenen başı uçurulan 17 yaşında Faslı bir Yahudi kadın kahramandı. İslam dinini kabul ettikten sonra döndüğü için öldürüldüğü iddia ediliyordu. Aslında anlatılanlara göre İslam’dan dönmemişti, zira Yahudi dinini asla terk etmemişti. Drama aslında şöyle başlıyordu, Sol, kendi evlerinde, annesiyle oldukça sert bir şekilde tartıştıktan sonra Müslüman olan komşularının evine gider. Evin kızı onun arkadaşıdır. Kız onlara içini dökerken Sol’u gözüne kestiren ağabey, bir tür laf karmaşasıyla Sol’un ağzından İslamiyet sözünü alır. Aslında kızın kesinlikle böyle bir niyeti bile yoktur. Kızla evlenmekte ısrar eden komşunun oğlu, kızın Kuran’da yer alan 4.sureye göre bir irtidat suçu sayılan (İslam dininden geriye dönme) ve cezası idam olan surenin gerçekliğine dayanarak kızı İslam’ı inkar etmekle suçladı. Bunun cezası idamdı. The Jewish Encyclopedia’ya göre Hachuel ”padişahın gelini olmaktansa ölümü tercih eden bir inanç şehidiydi” (kiduş Aşem). O, bazı Yahudiler tarafından tzadeket (dürüst-azize) olarak nitelendirilirken, bazı Müslümanlar tarafından da saygı görüyor. Yahudiler ona Sol Hatzadika (dürüst Sol), Araplar ise ona Lalla Suleika veya Lalla Zoulikha (kutsal hanımefendi Sulika) derler.

Hachuel’in fedakarlığı, ressamlara ve yazarlara ilham kaynağı oldu. Görgü tanıklarıyla yapılan görüşmelere dayanan en ayrıntılı anlatımlardan biri Eugenio Maria Romero tarafından yazılmıştır.”El Martirio  De la joven Hachuel, O la heronia Hebrea” - Genç Hachuel’in şehitliği veya İbrani kahraman- adlı kitabı ilk olarak 1837’de yayınlandı ve 1838’de yeniden basıldı. Hachuel’in hikayesi aynı zamanda bir şarkının konusu oldu. Francoise Atlan tarafından Romances Sefaradies CD’sinde yayınlandı. 1860’larda Fransız ressam Alfred Dehodencq, Fas’ta Yahudi bir kadının infazını tasvir eden bir eserin birçok versiyonunu yaptı; bu resimlerden biri 1861 Paris Salonu’nda “Exection d’une Juive, au Maroc“ adıyla sergilendi. Bazı akademisyenler, ressam Dehodencq’in, Sol Hachuel’in hikayesinden ilham aldığını söylüyor. Ancak sanatçının arkadaşı ve biyografi yazarı Gabriel Seailles, Fez’de gerçekleşen infazın bir görgü tanığı olduğunu açıkça belirtiyor.

Hayatı…

Sol Hachuel, 1817’de Fas’ta Hayim ve Simha Haşuel’in çocuğu olarak dünyaya geldi. Bir ağabeyi vardı. Babası bir tüccar ve Talmudist’ti. Evinde, Sol’un Yahudiliğe olan kendi inancını oluşturmasına ve sürdürmesine yardımcı olan bir çalışma grubuna eğitim veriyordu. Sol’un annesi ise ev hanımıydı.

İslam’a Geçme İddiaları…

  1. yüzyılın ortalarında Fas’ı ziyaret eden Yahudi bir kaşif olan Joseph Benjamin, ”Afrika’nın güneşi hiçbir zaman Sol Haşuel’den daha mükemmel güzellikte parlamamıştı” diye yazar. Benjamin, kızın Müslüman komşularının “Böyle bir incinin Yahudilerin elinde olması günahtır ve onlara böyle bir mücevher bırakmak suç olur” dediklerini yazdı.

Eugenio Maria Romero’nun yazdığına göre, dindar bir Müslüman kız ve aynı zamanda Sol’un arkadaşı ve komşusu olan Tahra de Mesoodi, yanlış bir biçimde arkadaşı Sol’u İslam dinine çevirdiğini iddia etti; Maliki mezhebine göre bir dönme elde etmek, özellikle dindar bir eylem olarak kabul edilir.

Tutuklama ve İnfaz…

Sol Haşuel, İslam dinine döndüğüne dair tek ve muhtemelen yalan bir iddiaya dayanarak mahkemeye çıkarıldı ve valinin önünde diz çökmesi söylendi. Din değiştireceğine söz verirse, onu anne ve babasından koruyacaklarını, ipek ve altınlara kavuşacağını ve yakışıklı Müslüman, genç bir adamla evlendirme sözü verildi. Eğer Yahudilikten dönmezse paşa onu şöyle tehdit etti.

“Peygamberin öfkesi kışkırtılacağı için, seni zincirlere vuracağım… seni vahşi hayvanlar gibi paramparça edeceğim, gün ışığını göremeyeceksin, açlıktan öleceksin ve intikamımın öfkesinin şiddetini yaşayacaksın.”dedi.

Kız cevap verdi:

“Zincirlerinin ağırlığını sabırla taşıyacağım; uzuvlarımı vahşi hayvanlara parça parça vereceğim; sonsuza dek gün ışığından vaz geçeceğim; açlıktan öleceğim: ve senin emirlerinle hayatın tüm kötülükleri üzerimde toplandığında, senin öfkene ve peygamberinin öfkesine gülümseyeceğim: çünkü ne o, ne de sen ölmeden zayıf bir dişinin üstesinden gelebilir! Açıktır ki, inancınıza göre birini İslam’a zorla döndürerek cennete gideceğinize inanarak ve kendiniz için hayırlı bir iş yaptığınızı sanacak kadar aptalsınız.”dedi.

Paşa dediğini yaptı, Sol’u penceresiz ve ışıksız bir hücreye, boynuna, ellerine ve ayaklarına zincirler vurarak hapsetti. Ailesi yardım için İspanyol konsolos yardımcısı Don Jose Rico’ya başvurdu. Kızı kurtarmak için elinden geleni yaptı, ancak çabaları başarısız oldu.

Paşa Haşuel’in kaderine padişahın karar vereceğine karar vererek onun Fez’e gönderilmesini emretti. Transferinin ve nihai infazının ücreti olan meblağı, kızın babasının ödemesi gerekiyordu. Aksi halde kızın babası 500 falaka darbesiyle cezalandırılacaktı. Sonunda İspanyol Konsolosu gerekli meblağı ödeyip, kızın babasını falaka cezasından kurtarmayı başarabildi. Çünkü Sol’un babası bu ücreti karşılayacak varlığa sahip değildi.

Paşanın emriyle, Solika Tanca’dan Fez’e giden yaklaşık 300 km, lik bir yolu, bir eşeğin çektiği bir arabanın arkasında çıplak ayakla sürüklenerek 6 gün süren bir yolculukla Fez’e vardı.

Fez’de sultan, Sol’un cezasına hüküm vermesi için bir kadı atadı. Kadı, Fez’in Yahudi bilgelerini çağırdı ve onlara Sol’un İslam’a dönmemesi halinde kafasının kesileceğini ve topluluğun cezalandırılacağını söyledi. Hahamlar topluluğu kendisini ve Yahudi topluluğunun kurtulması için kızı din değiştirmeye teşvik ettiyse de, o reddetti. Mahkum edildi ve ölüm cezasına çarptırıldı. Kadı, kızın cenaze masraflarını da babasının ödemesi hükmünde de bulundu. Sol’un güzelliği karşısında hayrete düşen sultanın oğlu da onu İslam’a geçmesi ve onunla evlenmesi için ikna etmeye çalıştı. Kız onu da reddetti.

Sol, Fez’de bir meydanda başı kesilerek öldürüldü. Romero, Fez’lileri infaz günündeki duygularını şöyle anlatıyor: ”Dinsel bağnazlıkları tarif edilemez olan Mağrip’liler, her zamanki sevinçleriyle, korkunç sahneye tanık olmaya hazırlandılar. Şehrin Yahudileri…derin bir üzüntü içindeydiler, ancak bunu önlemek için hiçbir şey yapamadılar.”

Görünüşe göre sultan, kendi kanını görmenin onu din değiştirmeyi kabul etmesi için korkutacağını umarak, cellata önce Sol’u yaralaması talimatını verdi. Ancak Sol bundan korkmadı ve kararlı kaldı.

Fez’deki Yahudi Cemaati, Sol Haşuel’in kahramanlığı karşısında şaşkına döndü. Genç kız kılıç boynuna inerken “Şema İsrael Ad. Eloeynu,Ad. Ehad” diye haykırdı, Yahudi cemaati mezarlığına bir Yahudi kişinin cenazesi için, cesedinin, kafasının ve kanlı toprağın alınması için para ödemek zorunda kaldı. Genç kız, şehit ”kiduş aşem” ilan edildi. Solika, aynı gün, 18 yüzyılda Fez’den seçkin bir kabalist olan Haham Eliyahu Hassarfati’nin mezarının yakınına gömüldü.

Yahudiler Haşuel’e “Sol ha-Tzadika (dürüst Sol) adını verdiler ve Araplar ona” Lalla Suleika” (kutsal hanımefendi Suleika) adını verdiler. Mezarı hem Yahudiler, hem de Müslümanlar için hac yeri oldu. Leon Godard, “Descripion et Histoire du Maroc” adlı eserinde bu geleneği şöyle açıklıyor:

“Fas’lılar hoşgörüsüzlüklerine rağmen, bu ne kadar çelişkili görünse de ,bazı durumlarda diğer dinlerin kutsal insanlarına saygı gösterirler veya kafir dedikleri kişilerden dualarının yardımı için yalvarırlar. Fez’de Musa kanunundan vazgeçmek ya da alternatif olarak daha önce yapılmış feragatnameyi yenilemek yerine, zamanımızda korkunç işkenceler sonucu ölen Tancalı bir Yahudi olan genç Sol Haşuel’in anısına bir tür tapınma yapıyorlar.”

Mezar taşında hem İbranice hem de Fransızca metin şöyledir ”1817’de Tanca’da doğan Matmazel Solica Hachuel, İslam dinine girmeyi (ya da yeniden girmeyi; Fransızca metinde ‘Rentrer’ diye okunur) reddederek burada yatıyor. Araplar onu 1834’te Fez’de öldürdüler. Bütün dünya, ailesinden koparılmış bu aziz çocuğun yasını tutuyor.”