MARİA VE JACKİE’NİN
AŞK ÜÇGENİNİN KARANLIK YÜZÜ
GÜNÜMÜZDE...
KİBBUTZ -5-
EKONOMİ
Kibbutzlar ilk zamanlarda yumurtadan mandıraya, meyveden ete kadar tüm tarım ürünlerinde kendi kendine yeterli olmaya çalıştı, ancak bunun mümkün olmadığını anladı. Arazi genellikle Yahudi Ulusal Fonu (Keren Kayemeth le’İsrael) tarafından sağlanıyordu. Daha sonra devlet sübvansiyonlarına bağımlı hale geldiler.
İsrael Devleti'nin kurulmasından önce bile kibbutzlar tarımdan imalata doğru yayılmaya başladı. Kibbutz Degania Alef, yılda birkaç milyon ABD doları brüt ciroya sahip olan elmas kesme aletleri için fabrika açtı. Kibbutz Hatzerim’in damla sulama ekipman fabrikası var. Netafim, yılda 300 milyon ABD dolarının üzerinde hasılat yapan çok uluslu bir şirkettir. Maagan Michael, mermi yapmaktan, plastik ve tıbbi aletler yapmaya ve bir ulpan işletmeye başladı. Bu işletmeler yılda 100 milyon ABD dolarının üzerinde gelir getiriyor. 1960’larda büyük bir kibbutz sanayileşme dalgası geldi ve 2012 itibariyle kibbutz üyelerinin yalnızca %15’i tarımda çalıştı.
Mevsimlik işçileri işe almak, kibbutz hareketinde her zaman bir tartışma konusu olmuştur. Hasat zamanı, ellere ihtiyaç duyulduğunda, kibbutz dışında işçi aranırdı. Kibbutz hareketinin kurucuları, Yahudi ulusunu el emeğiyle kurtarmak istediler ve Yahudi olmayanları ağır işler için işe almak bu fikirle uyumlu değildi. 1910’larda Kibbutz Degania, evlerini inşa etmek için boş yere Yahudi duvar ustaları aradı, ancak Yahudi taş ustaları bulamadı ve Arapları işe aldı.
1970’lerde kibbutzlar Arap işçileri sık sık işe aldı. 1990’lardan itibaren, çoğu Tayland ve Çin’den olmak üzere yabancı işçi ekipleri getirildi.
Kibbutzlar, aralarında Kiryat Anavim, Lavi ve Nahsholim’de, turizm için çalışmaya başladı. Birçok kibbutz bugün hala ev kiralar veya misafirhane işletir. Kibbutz Lotan ve Kfar Ruppin gibi birkaç kibbutz kuş gözlemciliği tatilleri ve ekoloji turları düzenlemektedir. Bu turlar, çamurdan kulübeler ve gübrenebilir tuvaletler gibi sürdürülebilir teknolojilerin gelişimini sergiliyor.
Bugün, bazı kibbutzlar büyük endüstriyel girişimler işletmektedir. Örneğin 2010 yılında, 200 üyeye sahip olan Kibbutz Sasa, askeri –plastik endüstrisinden yıllık 850 milyon ABD Doları gelir elde etti. Kibbutz Ketura, İsrael’in güneş enerjisi teknolojisini geliştirmesine öncülük ediyor ve popüler bir eko turizm cazibe merkezi haline geliyor.
TÜRLER
Üç kibbutz hareketi vardır:
1-İki ayrı hareket ve ideolojinin şemsiye örgütünü oluşturan kibbutz hareketi: 1979’da iki eski hareketin birleşmesi olarak kurulan Birleşik Kibbutz Hareketi: Birleşik Kibbutz ve Kvutsot ve Kibbutzim birliği ve Kibbutz Artzi Hashomer Hatzair.
2-Dini kibbutz hareketi Hapoel Hamizrahi
3-Poalei Agudat Yisrael
Birçok kibbutz başlangıçta, aralarında HaNoar Haoved ve Halomed, Hashomer Hatzair ve Hamachanot Haolim’in de bulunduğu İsrael gençlik hareketlerine bağlı Nahal grupları tarafından kuruldu. Kibbutz, yıllar içerisinde birçok değişikliğin ardından ve 2001 yılında Mizrahi Demokratik Gökkuşağı Koalisyonu tarafından, İsrael Yüksek Adalet Divanı’na yapılan ve devletin haklı faydaları tanımlamak için bir kibbutzun kesin tanımını yeniden tanımlanmasının gerekli olduğu temyiz başvurusunun ardından geçti. Kibbutz üyelerine hakları artık yeni kanunlarla verilmeye başlandı. Yeniden etkinleştirilen yasal tanım 15 Aralık 2005’te İsrael sanayi, ticaret ve çalışma bakanına verildi. Bu sınıflandırmaya göre üç kibbutz vardır:
1-Kibbutz Şitufi: Hala kooperatif sistemini koruyan bir kibbutz.
2-Kibbutz Mithadeş: Amaçlarına göre bir dizi kooperatif sistemine sahip bir topluluk (topluluk içinde garanti edilen asgari gelir, üretim araçlarının mülkiyetine ortaklık, toprakların mülkiyetinde ortaklık).
3-Kentsel Kibbutz: Mevcut bir yerleşim (şehir) içinde var olan bir topluluk. 1970’lerden bu yana, mevcut İsrael şehirlerinde yaklaşık 100 kentsel kibbutz kuruldu. Kendi işletmeleri yoktur ve tüm üyeleri kibbutz dışı sektörde çalışmaktadır. Örnekler arasında Beit Şemeş’te,(Yeruşalayim yakınlarında) Tamuz; Horeş, Kiryat Yovel, Yeruşalayim’de; Gilo’da Beit Yisrael ve Sderot’ta Migvan.
Karışık bir moşav-kibbutz tipi yerleşim Moşbutz olarak adlandırılabilir.
ÖZELLEŞTİRME SONRASI YASAL REFORMLAR
Bazı kibbutzlar, kibbutzim statüleriyle ilgili yasal işlemlere girmiştir. Herzliya yakınlarındaki Kibbutz Glil Yam, özelleştirme konusunda mahkemeye dilekçe verdi. 1999’da Kibbutz Beit Oren bir dava açtı.
Bu dava hükümetin Tel Aviv Üniversitesi Profesörü Eliezer Ben Rafael’in başkanlık ettiği “Ben Rafael komitesi”nin kurulmasıyla sonuçlandı. Görevleri; Kibbutzun gelişimine uygun yeni yasalar, tanımlar önermek ve kibbutz üyelerine daire tahsisi konusunda görüş bildirmekti. Heyet, bugün kibbutzim olarak bilinen yerleşim yerlerine iki yeni yasal sınıflandırma ile ayrıntılı bir rapor sundu. İlk sınıflandırma, geleneksel kibbutz tanımıyla aynı olan ”Toplumsal=Komünal Kibbutz” olarak adlandırdı. İkinci sınıflama ise “Yenilenen Kibbutz” olarak adlandırıldı ve karşılıklı garanti ve eşitlik temel ilkelerinin korunması şartıyla yaşam tarzındaki gelişme ve değişiklikleri içeriyordu. Yukarıdakilerin ışığında komite, kibbutzun mevcut yasal tanımı yerine aşağıdaki gibi iki farklı tespitin oluşturulmasını tavsiye etmiştir.
a-Komünal-Toplumsal Kibbutz: Kollektif mülkiyet, serbest meslek ve üretim, tüketim ve eğitimde eşitlik ve işbirliği temelinde örgütlenmiş ayrı bir yerleşim yeri olan yerleşim toplumu.
b-Kibbutzun Yenilenmesi: Üyeleri arasında karşılıklı güvence sağlamak şartıyla, yukarıda “Komünal Kibbutz” için belirtilen şartların aynısını sağlamalıdır ve ana sözleşmesinde aşağıdakilerden bazılarını veya tamamını içermesi gerekir: Bireysel katkıya ve dairelerin kıdem dağılımına göre göreli ücretler. Üyelerine toprak, su hariç üretken araçların tesisi. Kooperatif toplumun üretim araçları üzerindeki kontrolünü sürdürmesi ve ana sözleşmenin tahsis edilen üretim araçlarının pazarlanabilirliğini kısıtlaması şartıyla üretim kotaları.
Öneriler 2004 yılında İsrail Kabinesi tarafından kabul edildi.
İSRAEL DIŞINDA KİBBUTZLAR
“KİBBUTZ BUCHENWALD”
Kibbutz Buchenwald,1945 baharında Nazi toplama kampı Buchenwald’ın kurtarılmasından sonra bir dayanıklılık, öz yönetim ve tarımsal eğitim deneyimlidir. Hayatta kalan 16 gençten oluşan bir grup, başlangıçta Kibbutz Buchenwald’ı örgütledi ve kurdu. Savaş sonrası Almanya’nın ilk tarım kollektifi, kampın kışlasında, daha sonra Yahudileri Filisti’ne göç etmeye hazırlamak için “Buchenwald Yerinden Edilmiş Kişiler Kampı” olarak adlandırıldı. Burası birkaç yıl çalıştı ve birçok üyeyi ağırladı. İsrael Devletinin kurulmasından sonra, 1948’ de yurda gelerek kendi topluluklarını kurdular. Önceleri “Kibbutz Buchenwald” sonra “Netzer” olarak da adlandırdılar.
FRANSADA KİBBUTZLAR
1933’ten 1935’e kadar Jugeals-Nazareth Köyü, Fransa’daki tek Yahudi kibbutzu olan “Makhar” ya ev sahipliği yaptı. Filistin’e gitmeden önce genç Fransız Yahudileri için bir çiftlik okulu açmak için Baron Robert de Rotschild tarafından atanan bir yetkili tarafından bir tarım binası kiralandı.
1920 yılında kurulan Milletler Cemiyeti’nin kararıyla zorunlu bölge olarak yerleştirilen, Büyük Britanya, ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı’ndan, Yahudi mülteciler, çoğunlukla Alman, Polonyalı, Litvanyalı, Rus, Macar, Hollanda, Çek ve Amerikalı Yahudilerden oluşarak “Makhar”a katıldılar. Yaklaşık 500 ila 800 kibbutz üyesi, 75 hektar (190 dönüm) tahıl ekti. Bununla birlikte, Fransa’da anti-semitizmin yükselişi ve vali yardımcısı Roger Dutruch’un yabancı düşmanı eylemleri, sonunda Makhar’ın kapatılmasını zorunlu kıldı. Sakinlerinin çoğu daha sonra İsrael’e ‘ Ayelet Ha-şahar’ kibutzuna yerleştiler.
MİRAS
İngiliz mandası altındaki Filistin'de, 1948 tarihinde bir İsrael Devleti kuruldu ve İngilizler Filistin topraklarından çekildiler. ”Yeni tarihçi” Tom Segev kibbutz hareketi hakkında şunları yazdı:
Kibbutz, özgün bir toplumsal yaratımdı, ancak her zaman marjinal bir fenomendi.1920’lerin sonunda çocuklar da dahil olmak üzere 4 binden fazla insan otuz kadar kibbutzda yaşıyordu ve bunlar Filistin’deki Yahudi nüfusunun sadece % 2,5’ini oluşturuyordu. Kibbutzların milli Yahudi mücadelesine yaptığı en önemli hizmet, ekonomik ya da sosyal değil, askeriydi. Onlar Siyonist toprakların koruyucularıydı ve yerleşim biçimleri büyük ölçüde ülkenin sınırlarını belirleyecekti. Kibbutzun ayrıca Siyonist benlik imajı üzerinde güçlü bir etkisi oldu.
-Son-
Jackie Kennedy ve Maria Callas, Marilyn Monroe olmasaydı, 29 Mayıs 1962’de New York’taki Maddison Square Garden’daki JFK Gala konserinde kesinlikle tanışacaklardı.
Bu, Başkan John F. Kennedy’nin 45. doğum günü kutlamalarının olduğu bir geceydi. Bu gecenin en önemli sanatçı konuğu, Milano’dan o gece için uçakla ABD’ye gelen opera yıldızı soprano Maria Callas’tı. Ancak akşama kayda değer bir şekilde katılmayan bir kişi başkanın eşi Jackie idi.
Marilyn Monroe’nun şarkı söylemeye davet edildiğini ve kendisinin, kocasının Monroe ile olan aşk ilişkisini bilen Jackie, film yıldızının Ulusal Televizyonda başkanı sesli olarak baştan çıkarırken, küçük düşürülmek istememişti.
Jackie’nin yokluğunda, Marilyn cinsel içerikli ve artık kötü şöhrete sahip ”Doğum günün kutlu olsun bay başkan” –Happy Birthday Mr. Presedent- yorumunu ulusa salmakta özgürdü.
New York köşe yazarı Dorothy Kilgallen tepkileri özetledi. ”Görünüşe göre Marilyn, 40 milyon Amerikalının önünde başkanla sevişiyormuş”. Sahnesinin alınmasına alışık olmayan Maria Callas bile Marilyn Monroe’nun onun rolünü çaldığını kabul etmek zorunda kaldı.
Maria Callas ve Jackie Kennedy hiç tanışmadılar. Oysa ikisi de yaldızlı jet sosyetenin iki ayrı önemli kişisiydi. Başlangıçta sadece yolları hiç kesişmedi. Daha sonraki yıllarda, her ikisi de Yunan denizcilik milyarderi Aristotle Onassis ile alenen yakınlaştıklarında bilinçli olarak birbirlerinden kaçındılar.
1974’te çekilen bir Barbara Walters televizyon çekiminde, Jackie hakkında ne düşündüğü sorulduğunda, Maria buz gibi bir soğuklukla ”Onu tanımıyorum, onunla hiç tanışmadım.” dedi. Daha sonra konuyu değiştirdi.
Jacqueline Kennedy ve Maria Callas 1920’lerin Manhattan’ında dünyaya geldiler. Maria 23’te, Jackie 29’da doğmuşlardı. Ancak yaşam şartları taban tabana zıttı. Jackie, borsacı ’Black Jack’ Bouvier ve İrlanda kökenli bir sosyetik olan Janet Lee’nin kızı olarak zenginlik ve ayrıcalık içinde doğdu. Babası ona hayrandı ve ondan sık sık “bir erkeğin sahip olacağı en güzel kızı” olarak bahsediyordu.
Ondan 6 yıl önce doğan Maria, Yunan göçmenler George ve Evangelia Kalegeropoulos’un ikinci kızıydı. Aile ABD’ne göç ettikten sonra soyadlarını Callas olarak değiştirmişlerdi.
Maria, Jackie’nin aksine istenmeyen bir çocuktu. Annesi bir erkek bebek bekliyordu, yeni doğan bebeğinin kız olduğunu görünce, ilk dört gün ona bakmayı reddetti.
Jackie New York’ta seçkin bir özel okula gitti ve tatillerini Hamptons’ta ata binerek geçirdi. Edebiyat ve dillerde mükemmeldi. Maria yerel devlet okuluna gittiği Queens ilçesindeki bir eczanenin üzerindeki küçük bir apartman dairesinde büyüdü. Henüz beş yaşındayken olağanüstü bir sesi olduğu ortaya çıktı.
Ortak noktaları ise ikisinin de ebeveynlerinin mutsuzluğu ve sonuç olarak boşanmalarıydı. Anne ve babası ayrıldıklarında, annesi Maria ve kız kardeşini Yunanistan’a geri götürdü. Jackie ve kız kardeşi Lee ise Conneticut’taki yatılı okula gönderildi.
Ancak 24 yaşından itibaren hayatları benzerlik göstermeye başladı. O zamana kadar muhabir olarak çalışan Jackie, John Kennedy adlı hevesli ve atılgan bir politikacı ile tanıştırıldı. İrlanda asıllı, hırslı, zengin Boston’lu bir ailenin oğluydu. Kısa sürede evlendiler ve 10 yıldan kısa bir süre içinde, 32 yaşına gelen Jackie, Amerika’nın first lady’si olarak Beyaz Saray’da yaşamaya başladı.
Bu arada Maria Yunanistan’da Atina Konservatuarı’nda yıllarını şan eğitimi alarak geçirmişti. Sonuç olarak da Opera de Verona’da rol almak üzere iken, henüz 24 yaşındayken zengin bir İtalyan iş adamı olan Giovanni Batista Meneghini ile nişanlandı. Adam ondan 26 yaş büyüktü. Birkaç yıl içinde evlendiler ve kocası Maria’nın menajeri oldu.
Ardından ünü çığ gibi büyüdü, 30’lu yaşlarının başında, Maria Callas operanın first lady’si olarak selamlanıyordu.
Callas ve Kennedy, kendi kamusal kişiliklerini yaratma konusunda içgüdüsel bir yeteneğe sahiptiler. Jackie ideal “başkanlık eşi” imajını yarattı. Chanel ve Dior’dan giyindiği, kusursuz bir kağıt bebek ikonu oldu. Zahmetsiz bir imajın sahibi oldu.
Akşam yemeklerinden sonra, dünyaca ünlü müzisyenlerin çaldığı Beyaz Saray’da düzenlenen gala gecelerinde, Avrupa dillerine olan hakimiyetiyle konuklarını etkiledi. Aynı zamanda Jackie, cephenin arkasında evlat kayıpları yaşadı, kocasının sürekli olarak onu aldatmasının üzüntüsünü hiç belli etmedi ve çok güçlü bir profil sergiledi.
Çocukluğundan beri aşırı kilolu olan Maria da yeni kişiliğini icat etmeye koyuldu. 1953’ te 36 kg. verdi ve Audrey Hepburn tarzında güzel giyimli bir moda ikonu olarak ortaya çıktı. Jackie gibi, Maria da pek çok dili akıcı olarak konuşabiliyordu. O da bildiklerini birleştirerek, kendine özgü krallara layık bir aksanla konuşuyordu. Kendine yarattığı imajla sadece sahnelerin divası değil, kaprisleri, talepleri ve konser iptalleri ile gazetelerde manşet oluyordu.
Maria Callas, 1957’de Venedik’teki bir partide Yunan Denizcilik patronu milyarder iş adamı Aristotle Onassis ile tanıştırıldı. Birkaç hafta içinde, Maria ve kocasını Akdeniz gezisi için özel yatında kendisine katılmaya davet etti.
Onassis operayla zerre kadar ilgilenmiyordu, o aslında değerli ve ünlü insan koleksiyoncusuydu. Bu yat gezisi davetini, Maria şarkıcılık kariyeri ile çok meşgul olduğunu söyleyerek reddetti. Ancak sonunda Christina yatında Sir Winston ve Lady Churchill ile yapılacak olan tatil davetini kabul etti. Gemiden ayrıldığında Meneghini ile olan evliliği bitmişti. Oysa Onassis’in Tina isimli bir karısı ve iki çocuğu vardı.
Maria, Onassis tarafından baştan çıkarılmış, sesini ihmal etmesine ve bir zamanlar muhteşem opera kariyerine aniden son vermesine neden olacak bir dünyanın içine çekilmişti.
1963’te Onassis, Jackie Kennedy ile benzer bir fırsatçı taktik hazırladı. Oğlu Patrick’in henüz iki günlükken öldüğünü ve Jackie’nin delice bir yas içinde olmasını fırsat bilerek, onu iyileşmesi için Christina yatıyla yapılacak bir gemi yolculuğuna davet etti. Nedir ki, uzun zamandır birlikte olduğu Maria Callas bu seyahate dahil edilmemişti. Bunun yerine Onassis, onu Paris’te, onun için satın aldığı görkemli bir dairede bıraktı.
Üç ay sonra Kennedy Dallas’ta suikaste kurban gittiğinde dünya şoka girdi. Onassis elinden geldiğince Jackie’ye desteğini sunarak ona kol kanat germeyi sürdürdü.
JFK’nin ölümünden sonra, Jackie, kocasının erkek kardeşi Robert Kennedy ile teselli buldu ve onun başkanlık kampanyalarına destek verdi. Ancak Haziran 1968’de, onun da başkanlık seçimleri kampanyasında Los Angeles’te vurularak öldürülmesi sonunda Jackie paniğe kapıldı. Sırada kendi çocuklarının olduğu sanrısına kapılmıştı.
Onassis’in evlenme ve onu koruma teklifini kabul ederek, ona özel adası olan Scorpion’u, Olympic Havayolları şirketini ve muazzam servetini emrine verdi. Jackie arzuladığı güvenliği elde ederken, Onassis en büyük ödülü, dünyanın en ünlü kadınını almıştı. Düğün o kasım ayında bir tanıtım haberiyle patladı. Bu konu hakkında hiçbir haberi olmayan Maria, düğün haberini, Paristeki muhteşem evinde tek başına televizyonu izlerken öğrendi.
Jackie ile Onassis’in evliliği en başından beri bir felaketti. Onassis, ”Jackie gibi para harcayabilen biriyle hiç tanışmamıştım” diyordu. Evliliklerinin sadece ilk yılında 1,5 milyon dolar harcadı. Çoğunlukla evlerini yeniden dekore etti. En pahalı modaevlerinden alış veriş ederek gardrobunu baştan aşağı yeniledi.
Onassis’in birkaç hafta içinde Maria Callas ile ilişkisine yeniden başladığı herkes tarafından bilinmekte. İlk başta anlaşılır bir şekilde harap olan Maria onu görmeyi reddetti. Ancak, Onassis’in Mercedes Coupe’sini apartmanının ön kapısına çarpmakla tehdit ettiğinde, sonunda yumuşadı.
Onassis’in şoförü Yaikinto Rossa,”Ölümüne kadar her ay bir araya geldiler” dedi. ”Gerçek şu ki Maria Callas, Onassis’in tek gerçek aşkıydı. Hiç evlenmemiş olsalar da onun gerçek karısıydı.”
Jackie Amerika’ya döndü ama Kennedy ile Callas arasındaki rekabet yoğun olarak devam etti. Dünya basını, Onassis ve Callas’ın Paris’teki Maxim’s de iki kişilik romantik bir akşam yemeği yerken görüntüleri yayınladığında, Jackie hemen Boston’dan uçağa bindi ve iki gece sonra Onassis ile aynı restoranda yemek yerken fotoğraflandı. Bu Callas’a karşı, kasıtlı bir meydan okumaydı.
Jackie ile evliliğinin son yıllarında Onassis, Maria'ya yaptığı ihanetini büyük bir hata olarak görmeye başladı. Ağır hasta olduğunu öğrendiğinde, avukatlarına Jackie’ye karşı boşanma davası açmalarını söyledi. Bunu tipik Onassis tarzında yaptı-bu ona kalacak serveti azaltmak için, zina yaptığını ispatlamak için- özel detektifler tuttu. Bu Jackie’nin sürekli takip edilmesi anlamına geliyordu. Ancak Onassis, Jackie’den boşanamadı. Bunu yapamadan önce, hayati hastalığının yüzünden Paris’te bir hastaneye kaldırıldı. Jackie onun yanında değildi. Bunun yerine Aspen’a kayak yapmaya gitti. Ama Maria Callas’ın başucuna kabul edilmemesi talimatını bırakmayı da ihmal etmedi.
Callas aslında Onassis’i ölüm döşeğinde ziyaret etti. Bir servis asansörüyle gizlice odasına çıkarıldı ve komada yatarken bir saat onunla oturdu. Bu onun son vedasıydı. Onassis birkaç gün sonra öldü.
Onassis’in vasiyetinde karısının servetindeki payını en aza indirildiği bildirildi ancak Jackie buna itiraz etti.
Onassis’in kızı Christina, uzayan ve kamuoyuna açık hukuk savaşından kaçınmak için Jackie’ye 26 milyon dolarlık tam ve nihai bir ödeme yapmayı kabul etti. Maria Callas’a hiçbir şey kalmadı.
1975’te Onassis’in ölümünden sonra, sesi kesilen Maria, Paris’teki dairesinde münzevi bir hayat yaşamaya başladı. Fotoğraflarla ve hatıralarla çevrili, şanlı geçmişinde yaşayan bir opera sanatçısı Norma Desmond ile oturur eski kayıtlarını dinlerdi. İki yıl sonra, 16 Eylül 1977 sabahı Callas, yatak odasının zemininde kalp krizinden yaşamın kaybetti ve ölü olarak bulundu. Maria veda ettiğinde sadece 53 yaşındaydı.
Jackie, yayıncılık alanında yeni bir kariyere başladı ve elmas satıcısı Maurice Tempelsman ile yeni bir aşk buldu. 1994 yılında 64 yaşındayken kanserden öldü.
Hem Jackie hem de Maria, milyonlar tarafından zamanlarının ikonları olarak hatırlanırken, bir zamanlar
dünyanın en zengin adamı olan Aristotle Onassis, bu olağanüstü dramdaki rolüyle hatırlanmaktadır.