ELLIS ADASI:
YÜZLERCE YAHUDİ GÖÇMENİN
ABD’DE İLK KONAKLADIĞI YERİN KISA TARİHİ
Samuel Ellis, Amerikan Devrimi sırasında, New York körfezinde çamurlu küçük bir adanın sahibi olan New York’lu bir tüccardı. Ancak bu gösterişsiz kara parçasının tarihi bundan çok önce başladı. Yerli Amerika’lılar, buraya akın eden deniz kuşlarından aldıkları ilhamla, oraya Kioshk (Martı Adası) adını verdiler. Hollanda’nın sömürgesi olarak şehrin ilk adı New Amsterdam’dı. Şehrin kolonyal yöneticileri burayı 1630’da satın aldılar ve adını Little Oyster Island (Küçük İstiridye Adası) olarak değiştirdiler. Oradan kabuklu deniz ürünleri ve istiridye toplamaya başladılar. Daha sonra ele geçirilen korsanların, bu adada idamla infaz edildikleri zaman, adanın adı Gibbet Adası (Darağacı Adası) oldu.
1808’de ada hala Ellis’e aitken, savunma bilincine sahip Federal Hükümet, onu Ellis’ten 10.000 dolara satın aldı ve adayı bir kale haline getirdi. Ama adı Ellis Adası olarak kaldı.
1812 savaşından sonra ada, 1890 yılına kadar mühimmat depolamak için kullanıldı. Meclis göçmenlik komitesi, müstakbel yeni vatandaşlarının yerde uyuduğu ve aç kaldığı sorunlu Castle Garden yerine mükellef bir alternatif olarak gördükleri bu adayı göçmenlerin ilk durağı olarak kullanmaya karar verdiler.
GÖÇMENLİK MERKEZİ AÇILIYOR
İki yıl sonra çöplük haline olan ada, 500.000 dolara mal olan, tepesinde dört adet burç bulunan ve muhteşem bir ahşap kapısı olan, ahşaptan inşa edilmiş kale şeklindeki bina, göçmenler için varış noktası olarak hizmete açıldı. Kapıdan içeri giren ilk göçmen İrlanda, County Cork’tan 17 yaşındaki Annie Moore’du. O’nu yalnızca o gün yaklaşık 700 yeni göçmen daha izledi. İlk yıl 450.000 kişi adadan Amerika’ya giriş yaptı. Daha sonra sıkılaşan göç yasaları, kolera korkusu ve 1893’te başlayan ekonomik bunalım nedeniyle sayılar 1900’e kadar azaldı. Ahşaptan yapılan kale, bir yangın sonucu kül oldu.
Aralık 1900’de, zarif demir işçiliği ve şenlikli kulelerle süslenmiş, ateşe dayanıklı, kırmızı tuğla ve yontulmuş kireç taşından yapılmış görkemli bir “yeni gelenler” binası açıldı. Kalabalık, rutubetli, pis, gürültülü, kokuşmuş, hastalıklarla dolu yerlerde haftalarca mahsur kalan dümen yolcuları için (gemilerdeki 1. ve 2. sınıf yolcuları hemen anakaraya ilerlediler), bu yeni bina, yoksul göçmenler için, gerçekten bir umut ve vaat vizyonuydu.
Ne yazık ki burada çalışan bazı kişilerin ahlakı, çevreleri kadar iyi değildi. Döviz kurları, tren biletleri ve yiyecek fiyatları şişirildi; rüşvet talep edildi; kalabalık ve gaddarlık çok yaygındı. Ancak 1902’de, Yeni Göçmenlik Komisyonu, her yerde “nezaket ve düşünce “ içeren eden bir yönetimle, müjdelenen köklü reformlar başlattı.
Yine de yorgun, İngilizce konuşamayan veya anlayamayan ortalama bir göçmen, ünlü Amerikalı roman yazarı Henry James’in edepli bir şekilde ifade ettiği gibi, ”anahtarın yüzlerce şekli ve töreni, gıcırdaması ve homurdanması” olan Yeni Dünya’nın kapısını açma olasılığı karşısında titriyordu.
YAHUDİ GÖÇMENLERE YARDIM
Doğu Avrupa Yahudileri özel bir sorunla karşı karşıya kaldı. Uzun sürebilecek bir yolculuktan sonra kaşer yiyecek malzemeleri talep ettiler. Ellis Adası’nın onlara sunacak hiçbir şeyi yoktu. 1911 yılına kadar kaşer gıda sağlanamıyordu. Ancak 1902’de kendileri de birlikte gelen bir grup Rus Yahudi’si tarafından İbrani Göçmen Yardım Derneği’nin (HIAS) kurulması, koşulları önemli ölçüde iyileştirdi.
Ellis Adası’nda ve diğer giriş limanlarında, HIAS temsilcilerİ yeni göç eden Yahudiler için, arabulucu ve tercüman olarak görev yaptı, onlara ev buldu ve akrabaları veya arkadaşları gelene kadar onları besledi, gelemeyen arkadaş ve akrabaları aradı ve içeri soktu. Gece, gündüz gazetelerin son baskılarını alıp, onlara iş bulmak için didik didik taradılar.
Ellis Adasının en yoğun olduğu yıllar, (1904-1909) bu kuruluşun en yetkin dönemiydi. HIAS arabulucusu ve başkanı, çok ünlü bir Yiidiş-İngilizce sözlüğünün derleyicisi olarak bilinen Alexander Harkavy idi.
1.Dünya Savaşı, yeni gelenlerin akınını neredeyse durma noktasına getirdi. Ancak adanın nüfusunun azalması bir lütuf oldu. New Jersey kıyısındaki Black Tom Wharf’ta sabotajcılar cephane yüklü kargoyu havaya uçurduğunda, patlamaların, Philadelphia’ya kadar duyulmasına rağmen 500 Yahudi göçmen ve 125 çalışandan hiç biri ciddi bir şekilde yaralanmadı.
BİR DEVRİN SONU
Savaştan sonra göç arttı, ancak 1917, 1921 ve 1929’daki kısıtlayıcı yasalar göçleri ağır ağır yavaşlattı. 2. Dünya Savaşı sırasında ada, düşman topluluklar ve casuslar için bir gözaltı merkezi olarak iki kat daha kalabalık oldu. 1954’ün sonunda, sadece 21.000 kişi geldiğinde Göçmenlik Merkezi kapatıldı. Ada bir Sahil Güvenlik İstasyonu oldu. 1965 yılında Milli Parklar Servisi tarafından devralındı ve Özgürlük Heykeli Ulusal Anıtının bir parçası oldu.
1982’de Başkan Ronald Reagan, Lee Iacocca’dan, Ellis Adasını ve Özgürlük Heykelini restore etmek için, bir bağış kampanyasına öncülük etmesini istedi. 170 milyon dolar gibi yüksek bir maliyetle, Amerikan tarihinin en büyük restorasyonu sonunda parlak bir şekilde Ellis Adası Göçmenlik Müzesi’ne dönüştürüldü. Ana bina, ilk ziyaretçilerini 10 Eylül 1990’da karşıladı. Adadaki diğer binaların koruma çalışmaları sonra devam etti.
devam edecek…