TEHLİKE ZAMANLARINDA HANUKA'YI KUTLAMAK

Pencerelerimizden dışarı parlayan Hanuka mumlarının ışığı, bayramın en önemli yönlerinden biridir ve ışığın karanlığa karşı zaferini sembolize eder.  Yine de Yahudi tarihinde mum yakmanın bile dünyadaki Yahudi toplulukları için tehlike oluşturduğu anlar olmuştur. Yüzyıllar boyunca, Yahudiler menora yakmanın basit eyleminin onları onları riske ettiği durumlarda nasıl başa çıktılar?

Hanuka karanlığın içinden kutlanan bir bayramdır. Yılın en karanlık,  güneşin görünmez olduğunda ve dışarıdaki dünya,  soğuk  ve kötülük tarafından yönetildiğinde, bir ışık festivali, bir mum yakmamız ve dünyayı aydınlatmamız talimatının verildiği bir bayram kutlarız.

Hanuka mumlarını yakmakla ilgili ilginç kurallardan biri, bunun nerede olması gerektiğine odaklanır, ideal olarak sokağa bakan evin girişinde. Odak noktasının bireysel olduğu birçok mitzvotun aksine, burada çok kamusal bir yön vardır, diğerleri hanukiyayı görmeli ışığının tadını çıkarmalıdır.

Ancak bu gelenek Talmud'un tehlike zamanları olarak tanımladığı durumlarda karmaşıklaşır. Böyle anlarda dışarıyı aydınlatmak çok tehlikeli veya imkansz olduğunda, ışığı içeri çevirmemiz emredilir. ''Tehlike zamanlarında, kişi onu masanın üzerine koyar ve bu yeterlidir. (Babil Talmudu, şabat, 21b).

Bu Talmud ayeti bize dünyanın Yahudi halkına her zaman nazik davranmadığını hatırlatır. Hanuka'yı her yerde korkmadan kutlamak her zaman mümkün olmamıştır. Bu da şu soruyu gündeme getiririr: Tehlike zamanlarında Hanuka nasıl kutlanır? Talmud'un cevabı ilgi çekicidir.  Bir yandan, mum yakma ve ışık yayma geleneğinden vazgeçmiyoruz.  Öte yandan, odak noktası değişiyor. Dışarıdaki dünyayı aydınlatmak yerine, Hanukiya evin içinde yakılmalı ve masanın üzerine yerleştirilmelidir. Bunun nedeni, tehlikenin dışarıda gizlenmesidir. (Yüzyıllardır Yahudilerin zulmüne yol açan dış tehlikeler). Ancak Hanukiya evin içinde yakılabilir ve ışığı rahatlık sağlayabilir.

Tarih boyunca, bu tür tehlikeli zamanlarda yapılan hanuka kutlamaları ve mum yakmalarıyla ilgili birçok anlatı olmuştur-bazı durumlarda özellikle tehlike nedeniyle bile. Makabi'lerin zaferiyle bağlantılı olan bu mumları yakmak, tehlike zamanlarında bir umut ve anlam eylemi haline gelir ve bize Yahudi halkının düşmanlarına karşı zafer kazandığı ve geleneklerini sürdürdüğü,  farklı bir Yahudi egemenliği dönemini hatırlatır, bu anı bize mevcut karanlığımızda dayanma gücü verir.

Kahire Genizası'nda, Yahudi Arapçası ile yazılmış mektuplar, Hanuka aile kutlamalarına değinir ve Yahudilerin Hanuka öyküsünde deneyimlediği kurtuluşa benzer kurtuluş dualarını  ifade etmiştir. İngilizceye çevirilen bu mektuplardan birinde şöyle denmektedir: ''Şarkıda, HA'NİSSİM'e (mucizeler) atıfta bulunan bu asil, ünlü günlerde atalarımız için mucizeler gerçekleştiren ''O'' Kutsal Hazretleri ile birlikte zavallı sürünün geri kalanı için de mucizeler gerçekleştirsin.''

Bu,  Hanuka mucizesiyle yakından bağlantılı bir kurtuluş talebidir. İnsanların bir kez daha tehlike zamanı yaşadıkları, kendilerine bir Hanuka mucizesinin gönderilmesi umududur.

Yemen Yahudi geleneği, Hanuka'nın 5.  gecesinde Sana'daki Yahudiler için bir sürgün kararının iptal edildiğini ve sürgünden kurtulup evlerine dönmelerine izin verildiğini hatırlatır. Sonuç olarak, 5. gece, kurtuluşun bu çift mucizesini kutladıkları Yemen Yahudileri için özel bir kutlama haline geldi.

Daha az iyimser bir hikaye, Varşova Gettosu'nda Hanuka mumlarını yakmaya kararlı olan Haham Meir'in hikayesini anlatır. Korkunç kıtlık ortasında yağ temin etmek için,  bayram öncesi büyük çaba sarfetti. Hanuka geldiğinde, her zamanki gibi pencerenin yanındaki yağ fitilini yaktı. Trajik bir şekilde, bu eylem Naziler tarafından aleni ve vahşi bir şekilde idam edilmesine yol açtı.

  1. Dünya Savaşı sırasında Hanukanın nasıl kutlandığına ve Yahudilerin Holokost sırasında hayatta kalma mücadelesine rağmen mum için birçok tanıklık vardır, öncelikle kim olduklarını ve neyi savunduklarını hatırlamak için. Bu aydınlatmadan sağ kurtulanlar bunu çoğunlukla, zulmedenlerin düşmanca bakışlarından uzakta, içeride Hanukiya'yı yakmayı, Talmud öğretisini izleyerek başardılar.

Andrychow Gettosu'nda 14 yaşında bir genç kız olan Ruth Lieblich, 1941'de günlüğüne şöyle yazmıştı: ''Hayır, Hanuka'da mum yoktu, ancak kalbimizde bir sevgi ve umut ateşi yanıyordu, bunun bir daha asla olmayacağı,  Yahudi halkının bir daha asla mum yakamayacak kadar fakir olmayacağı umudu.'' Hanukanın ilk gecesi mum yakmayı başarmalarının tek nedeninin yeterli mum olmaması ve eylemin kendisinin çok tehlikeli olduğunu anlattı. Ancak kalplerindeki ateş yanıyordu, onları güçlendiriyor ve Yahudilerin korkmadan mum yakabilecekleri günleri hayal etmeleri onlara cesaret veriyordu.

1965 yılında bir Refuznik (redçi) ve Siyon mahkumu olan Joseph Schneider, Sovyetler Birliği'nde gizli bir Hanuka partisi sırasında mumların yakıldığı bu özel günü belgelemek için kamerasını kullandı. Bu nadir fotoğraflar,  Yahudilerin dini törenler yapmasının ve kutlama yapmasının yasak olduğu bir zaman ve yerde çekildi.  Fotoğraflar, Hanukiya'nın,  Talmud'un tehlike zamanları talimatına uygun olarak yakıldığını gösteriyor - bir masanın üzerinde, evin içinde, içerideki her şeyi aydınlatıyor ve Yahudiliğini dışarıdakilerden gizlerken,  işaretlemeyi seçen bir aileye ışık sağlıyor.

Geçtiğimiz yıl çoğumuz kendimizi benzer sorular sorarken bulduk. Bazılarımız bugün hala bu soruları soruyor.

Gerçekten çoğumuz için durum,  yakacak mumları olmayan veya Yahudilikleri yüzünden zulüm gören geçmişteki Yahudilerden çok daha iyi. Ancak, hala çok sayıda insan evlerinden çıkarılmışken, Gazze'de hala rehineler tutulurken ve çok sayıda ebeveyn İsrael Savunma Kuvvetleri'nde yedek asker olarak görev yaparken ve sınırlarımızı korurken kutlama yapmak hala zor.

Bir yedek askerin genç eşi duygularını şöyle dile getiriyor: ''Geçtiğimiz yıl Hanuka'da, bir yedek askerin eşi olarak, bitkin düşmüştüm. Çocuklarımla birlikte hanukiyanın önünde durdum,  çok isteksizdim ve nasıl kutlayabileceğimizi merak ediyordum.  Tam o sırada, tehlike zamanımızın ortasında, kocamın taburundaki subaylardan birinden bir fotoğraf aldım. Askerlerin Gazze'de Hanuka mumlarını yaktığını gösteriyordu. Normal bir hanukiyaları yoktu, bunun yerine tenekeden bir tane yapmışlardı, ancak ışık parlak bir şekilde yanıyordu. ''

''Kocam Gazze'den döndüğünde, neden bunca görevin içinde bir Hanukiya yakmanın onlar için bu kadar önemli olduğunu sordum. Sonuçta savaşmadıkları gecelerde dinlenmek için çok az zamanları oluyordu. Hanuka mumlarını yakmanın kendilerine güç verdiğini açıkladı. Bunun, dindar ve laik olsun, halkımızın geçmişte zorlukların üstesinden nasıl geldiğini düşünmelerine yardımcı olduğunu söyledi. Hanukiya yakmak, dünyada hala ışık olduğuna ve hepimizin bu krizden kurtulacağımıza dair onlara umut verdi. Kendi eylemlerinin ışığı geri getirmeye yardımcı olabileceğini hatırlattı.

Bu yıl da biz onsuz evdeyken,  o yine yedek asker görevinde olacak. Bu yıl da, savaşın etkisi nedeniyle bir çok aile kutlama yapmayı zor bulacak. Ancak bu yıl, Talmud'un sözlerini daha iyi anlayabiliyorum. Tehlike zamanlarında, içimize odaklanmamız gerekir. Tehlike zamanlarında, Hanukiya'nın amacı ruhumuzu aydınlatmak,  umudumuzu ateşlemek ve ışığı geri getirebileceğimize inanmamıza  yardımcı olmaktır. ''

 

 

Gazze'deki yedek askerlerin yaktıkları Hanukiya