MARILYN MONROE, ARTHUR MILLER AŞKI…

1956’nın ilk aylarında Marilyn Monroe “Bus Stop”da oynamaya hazırlanıyor, Laurance Olivier ile “Prens ve Şov Kızı”ndaki rolü tartışılıyor ve karısı Mary’den boşanmakta olan Arthur Miller’la aşk hayatı yaşıyordu. Ayrıca adını resmi olarak Norma Jean Mortenson’dan, Marilyn Monroe’ya değiştiriyordu ve sözde bir komünist sempatizanı olan oyun yazarıyla ilişki kurduğu için anti-komünistler tarafından saldırıya uğruyordu. Şubat ayında Walter Winchell, ”Amerika’nın en tanınmış sarışın, hareketli film yıldızı” hakkında makale yayınladı. Doğrudan J.Edgar Hoover’in kendisinden esinlendiği söylenerek, onu ”Şimdi birkaçı kızıl cepheli olarak listelenen sol kanat aydınlarının sevgilisi” olarak tanımlanıyordu.

“Bus Stop” filminin çekimleri mayıs ayı sonunda tamamlandı. Miller’in karısı Mary ile boşanması Reno’da haziranda gerçekleşti ve Marilyn, basın mensupları tarafından kuşatılan New York’ta ona katıldı. 29 Haziran’da Miller’in Roxbury, Connecticut’taki evinde bir basın toplantısı düzenlediler ve yerel gazete bir gün önce kuru bir şekilde “Yerel sakin Miller, Hollywood’un Bayan Monroe’suyla evlenecek, dünyadaki tek nokta Roxbury haberleri sakin bir şekilde karşılayacak” diye ekledi.

400 basın mensubu gittikten sonra çift, gizlice White Plains yakınlarındaki Westchester County Adliye Sarayı’na gitti ve burada yargıç Seymour Rabinowitz tarafından akşam saat 19.30da, kısacık dört dakika süren bir törenle evlendiler. Gelin 30 yaşında, damat 40 yaşındaydı. Miller’in kuzeni Morty Miller ve eşi tanıklardı ve görünürde tek bir basın mensubu ya da flaşlı kamera yoktu.

Bu aradaki sivil törendi. 1 Temmuz’da Miller’in menajeri Kay Brown’ın Katonah yakınlarındaki evinde geleneksel bir Yahudi düğünü töreni planlandı. Alyanslara “şimdi sonsuza kadar” yazıldı ve gelin, oyunculuk öğretmeni ve gurusu Lee Strasberg tarafından damada, hupaya götürüldü. Törende yirmi beş davetli vardı ve tören Haham Robery Goldberg tarafından yapıldı. Marilyn Yahudiliği kabul etmişti ve Artthur’un ailesinde gördüğü bağlılık ve mutluluk onun da içini ısıtmıştı. Yazar George Axelroad, mutlu çifti tebrik eden esprili bir konuşma yaptı ve George Bernard Shaw’ın unutulmayan alaycı ifadesini, çiftin doğacak olan çocuklarının Arthur’un görünüşüne ve Marilyn’in beynine sahip olmasını dileyecek şekilde uyarladı: Bu rahatsız edici ifade, beyinlerde buz gibi bir etki yarattı. Yeni evliler kısa bir süre sonra “Prens ve Show Kızı”nın çekimleri için Londra’ya gittiler.

Birkaç gün sonra Marilyn, Miller’in bir masanın üzerinde açık duran defterine rastladı, onu baktı ve Miller’in hayal kırıklığına uğradığını, kendi yaratıcılığının, evli ve evli olduğu bu acınası, bağımlı, öngörülmez feragat tarafından tehdit edileceğinden korktuğunu okudu. Bağlı olduğu Komünist Sendikasına zarar vermekten ciddi olarak korktuğunu yazıyordu. Marilyn arkadaşlarına, kocasının bu sayfalarda “seveceğim tek kişi kızımdır” diye de yazdığını söyledi, ancak daha sonra Miller bu konu kendisine sorulduğunda bu cümleyi yazdığını hatırlamadığını söyledi. Marilyn’in okuduğu bu yazılar bu evliliğe vurulan öldürücü bir darbeydi. İşler istikrarlı bir şekilde kötüye gitti ve Miller, Marilyn için yazdığı “The Misfits” –Uygunsuzlar-senaryosunu yazmasına rağmen, ikili 1960’da ayrıldı ve ertesi yıl boşandı.

MARİLYN MONROE VE ARTHUR MİLLER NEDEN BOŞANDI?

Miller ile olan evliliği ilk başta, çifte cennette yapılmış bir eşleşme gibi görünüyordu, ama sonunda evlilikleri bocaladı.

Arthur Miller kimdi? Arthur Miller, ödüllü ve ünlü bir oyun yazarı ve Marilyn Monroe’nun 3. kocasıydı.

Ünlü yönetmen Elia Kazan’ın tanıştırdığı çift 1950’lerin başında bir araya geldi ve ilişkileri, Ekim 1955’ten sonra, Marilyn’in 2. kocasından boşanmasının kesinleştiği, ancak Miller bu noktada hala evli olmasına rağmen giderek ciddileşti.

Miller 16 yıllık evlilik yaşadığı ve iki çocuğunun annesi olan ilk karısı Mary’den ayrıldıktan sonra, o ve ünlü yıldız 1956’da bağlandılar ve evlilikleri 5 yıl utangaç bir şekilde devam edecek, Monroe iki düşük ve bir dış gebelik yaşayacak ve bu da anne olma hayaliyle mutsuzluk içinde cebelleşen Monroe’nun hayatının en uzun ve sıkıntılı ilişkisi haline getirecekti.

Marilyn ve Arthur’un evliliği gözlenebildiği kadarıyla yanlış bir birleşmeydi. Her ikisinin de hayranları, bu çifte birlikte anıldıkları bir lakap takmışlardı. Onlara; ”The Egghead and The Hourglass” diyorlardı. Entelektüel, çok akıllı ve Kum Saati” olarak manalandırılacak olan bu kelimeler onları çok zeki, entelektüel bir kafanın, seks sembolü, ama değişken karakterli bir kadın prototipi ile özdeşleştiriliyordu.

İlk yılları epeyce huzurlu iken, onu takip eden yıllarda FBI tarafından sürekli takip ve tehditleri içinde yaşayan Arthur Miller’in komünist taraftarlığı evliliklerini sarsmaya başladı. Bu sebeple onun eşi olduğu için Marilyn de hep tahkikat altında ve huzursuzluk içinde yaşıyordu. Marilyn’inin sicili de devlet idaresinin şüpheliler listesine eklenmişti.

1960 yılının kasım ayında ayrılık kararı aldıklarını açıkladılar. 1961 yılının ocak ayında resmen boşandılar. Tam bir yıl sonra 1962 yılında Marilyn Monroe henüz 36 yaşında iken aşırı doz uyku ilacı içerek hayatına son verdi.

Marilyn ve Arthur’un ilişkileri “The Misfits”-uygunsuzlar- adlı filmin çekiminde son derece gerilmişti. Bu filmin senaryosunu, Miller özel olarak Marilyn için kurgulanmış bir şekilde yazılmıştı. Miller’in amacı herkesin sandığı gibi Marilyn’in “aptal sarışın” imajını silmek ve onun çok ciddi ve başarılı bir drama oyuncusu olabileceğini sergilemekti.

“Arthur, bu filmi benim için yazdığını söylüyor ama, aslında o benim bu filmde oynamamı istemiyor. Ben öyle düşünüyorum. Artık her şey bitti. Biz şimdilik birlikte görünmek zorundayız, çünkü aksi halde bu çekilen filme zarar verecektir. Bu yüzden bir şeyi ortada bırakıp sıvışmak doğru olmaz” diyordu.

Çekimler çok zor ilerliyordu. Monroe çoğu zaman sete gitmiyor veya herkesi suistimal ediyordu. Hareketleri dengesizleşmişti. Aşırı derecede uyku hapları alıyordu. Uyanmak için de başka uyarıcı ilaçlar alıyordu. Hatta bir hafta süresince film çalışmaları durdurulmuş ve Monroe, Los Angeles’da bir hastaneye yatırılarak detoks tedavisi görmüştü.

Marilyn bir şekilde toparlanarak sete geri döndü. Filmi sonuna kadar çekti ve bitirdi. Miller ile olan ilişkisi tam olarak iflas etmişti. Film biter bitmez boşanma kararını açıkladılar.

Boşanma tarihleri o zaman büyük umutlar vaad eden John F. Kennedy’nin ABD Başkanlığına seçildiği zamana rastladığından, onların boşanma haberi, gazetelerde Kennedy’nin zaferinin gölgesinde kaldı.