15 YILDA DÜNYA TURU:
DÜNYAYI GEZEN İLK İSRAİL'Lİ KADIN

Schlomit Flaum geride hiçbir aile bırakmadı, anısını koruyacak kimse kalmadı. Yine de sıra dışı bir şey bıraktı: Çığır açan bir kitap, İsrail topraklarından bir kadın tarafından, kadınların nadiren evlerinin dışına çıktığı bir dönemde yazılmış, ilk İbrani seyahatname. Anıları, derin bir yalnızlıkla işaretlenmiş, çalkantılı, büyüleyici bir hayatı ortaya koyuyor ve tarihin gidişatını şekillendiren kişilerle kayda değer karşılaşmaları anlatıyor.
Muhtemelen Schlomit Flaum'u hiç duymamışsınızdır. Aslında hayattayken bile neredeyse unutulmuştu.
Yine de Schlomit (Frida) Flaum çığır açan bir figürdü, daha önce hiçbir İbrani kadının girmediği yollarda seyahat eden bir yazardı. Merak, cesaret ve keşfetme arzusuyla hareket ederek öncü ama izole bir hayat yaşadı.
Geride anılarını koruyacak hiçbir aile, hiçbir sevilen bırakmadı. Zamanının eğitim, kültür ve edebiyat çevrelerinde bile Flaum'un adı çok önce unutulup gitti.
Ancak bize dikkate değer bir şey bıraktı:1935 tarihli olağanüstü İbranice bir anı kitabı, İsrail'in Gezgin Kızı: Anılar, Seyahatler ve Karşılaşmalar (Bat İsrael Nodeded…Zichronot Masa'ot U'pgishot).
Bu İsrael topraklarından bir kadın tarafından yazılmış, ilk İbranice seyahatname ve aynı zamanda böyle bir kadın tarafından yazılmış ilk İbranice otobiyografiydi. Tekil bir bireyin hayatını aydınlatan olağanüstü bir belge.
''Her zaman marjinal ve unutulmuş figürlere ilgi duydum,'' diye yazıyor İbrani edebiyatının önde gelen araştırmacılarından Profesör Nurit Govrin, İsrail'in ilk kadın sırt çantalı gezgini hakkındaki kitabını tanıtırken. ''Ondan yalnızca İsrail topraklarında erken çocuk eğitiminin temellerini atmaya yardımcı olanların anılarında, nadiren, kısaca bahsediliyor veya dönemin tarihi çalışmalarında yalnızca bir dipnot olarak görünüyor,'' diye üzülerek belirtiyor Govrin. Flaum'un hayatını ve eserlerini kapsamlı bir şekilde araştıran Govrin, onu tarihsel anlatıya geri döndürmeyi ve hikayesini unutulmaktan kurtarmayı amaçlıyor.
Peki Flaum'un tarihimizde yer alması neden önemli?
Flaum mesleği gereği bir eğitimciydi, ancak her şeyden önce bir maceraperestti. Yeni yerler keşfetmeye ve olağanüstü insanlarla karşılaşmaya sürekli olarak hevesli bir kadındı. Çalışmaları, çoğu zaman birçok yolculuğuna çıkmasının ideal gerekçesi (ya da belki de bahanesi) olarak hizmet ediyordu.
20.yüzyılın başlarında, bir kadının dünyayı tek başına dolaşması fikri neredeyse duyulmamış bir şeydi. Yine de Flaum, Orta Doğu ve Avrupa'da kapsamlı bir şekilde seyahat etti ve hatta kardeşlerinin yaşadığı Amerika Birleşik Devletleri'ne birçok seyahat yaptı. Ancak tüm seyahatleri arasında, en derin izlenimi bırakan Hindistan'a yaptığı yolculuktu. Flaum, İsrail topraklarından, Hindistan'ı ziyaret eden ilk kadındı, ülkeden büyülendi, en etkili liderlerinden bazılarıyla arkadaşlıklar kurdu ve bu deneyimle derinden dönüşmüş bir şekilde eve döndü.
Hayatı şüphesiz olağanüstüydü, ancak aynı zamanda derin bir üzüntüyle de damgalanmıştı. Başarılarına rağmen Flaum, derin bir şekilde yalnız kadın izlenimi bırakıyor. Hiç evlenmedi, kendi ailesi yoktu ve-belki de daha önemlisi-kalıcı ve anlamlı dostluklar kurmadı, en azından bugün bildiğimiz kadarıyla. Kitabında, yalnızlığını onu güçlendiren ve motive eden bir şey olarak tanımlayarak okuyuculara güven veriyor: ''Yalnızlığımı hissetmeye vaktim olmadı'' (s.51-tüm alıntılar Wandering Daugter of İsrael: Memories and Meetings'den alınmıştır).
Flaum ne yaşamı boyunca ne de sonrasında hiç tanınmadı-belki de tam olarak devrimci, cesur ve zamanının çok ötesinde olduğu için. Çoğunlukla kayıtsızlıkla karşılandı ve bildiğimiz kadarıyla son on yılları şiddetli yoksulluk ve zorluklarla geçti.
Flaum bugün hayatta olsaydı, Piramitler veya Şam'ın hareketli pazarları gibi ziyaret ettiği muhteşem yerlerden büyüleyici fotoğraflar ve röportaj yaptığı ünlü kişiler(Gandhi'den Shirley Temple'a) ve katıldığı etkinlikleri ve sergileri paylaşarak kolayca popüler bir Tik Tok veya İnstagram hesabı sürdürebilirdi. Maceralarını film makaraları ve hikayeler aracılığıyla paylaşarak, büyük ihtimalle coşkulu övgüler ve sonsuz beğeniler alırdı. Ancak onun zamanında böyle olanaklar yoktu ve izlenimlerini yerel gazetelerde ve sonunda da dikkat çekici anı kitaplarında yayınlamakla yetinmek zorunda kaldı.
İLK YILLAR
Flaum anılarında çocukluğuna üç bölüm ayırıyor.1893 Purim bayramında Litvanya'nın Kaunas kentinde doğan Flaum, müreffeh bir Siyonist Yahudi ailesinin beş kardeşin dördüncüsüydü. Babasıyla özellikle yakın bir bağı vardı ve babasının kendi seyahatlerinin büyüleyici hikayeleri ona derinden ilham veriyordu.
Çocukluğu ve aile ilişkileriyle ilgili anıları karmaşıktır, sevgi ve minnettarlık duygularını acı ve kızgınlıkla harmanlanmaktadır. Flaum'un asi ve bağımsız ruhu onu itaatkar ve yumuşak huylu kız kardeşlerinden ayırmış ve erken yıllarını özellikle zorlayıcı hale getirmiştir. Bu zamanı düşünerek, dokunaklı bir şekilde şunları yazmıştır: ''Aile üyelerim tarafından fark edilmeyen gözyaşlarım kalbimde birikti ve bazen bana orada hiç kurumadılar gibi geliyor''(s.11).
''Hayatımın ideallerini bana bırakan babama, ve bana Doğu ruhunu öğreten haham ve öğretmenim Rabindranath Tagore'a''- kitabının başındaki ithaf-hayatını herkesten daha fazla şekillendiren iki adama.
Flaum'un benzersiz kişiliği, anılarında romantik ilişkilerin tamamen yokluğuna da yansıtılır. Bunun yerine, kendisini platonik tutkulara yatkın olarak tanımlar- önce öğretmenlerine, daha sonra yolculuklarında karşılaştığı kişilere. Kitabında, bu özelliği açıkça kabul eder:
''Yalnız kalbim aşkı özledi, ancak kendi yarattığım hayali bir dünyada yaşayarak içime çekildim.''
Franfurt'taki liseye giderken Flaum kapsamlı bir eğitim aldı, birçok dilde ustalaştı ve tarih, edebiyat, sanat ve tiyatroya karşı bir tutku geliştirdi. On altı yaşındayken, ana okulu ve erken çocukluk eğitimcileri için iki yıllık bir eğitim programına kaydolarak geleceğini şekillendirmeye başladı. Gerçek çağrısını bulduğunu hissetti: ''Hayatım amaç kazandı-dünyada faydalı olmak.''
Ancak Flaum henüz on altı yaşındayken 48 yaşında aniden vefat eden sevgili babasının ani ölümü, hayatının yönünü derinden değiştirdi. Bu kaybın derin acısından, babasının Siyonist hayallerini gerçekleştirecek İsrail Topraklarına göç etmeye karar verdi.
Bu dönemde Flaum, kişisel rol modelleri haline gelen olağanüstü Yahudi kadınları hakkında kitaplara daldı, özellikle de büyük hayranlık duyduğu Rahel Levin (muhtemelen daha sonra Hıristiyanlığa geçen çığır açan Alman-Yahudi yazar Rahel Varnhagen) ve Sarra Copia Sullam gibi ortaçağ şairleri ve yazarları. Onların gücünden ve başarılarından ilham alan Flaum,1911'de kutsal topraklara kendi yolculuğuna çıktı. Yine de Kudüs'te ''Ezra'' adlı eğitim örgütünde iş bulduktan sonra bile, önce Avrupa ve Orta Doğu'da macera dolu bir yolculuğa çıktı. Bu yolculuk gelecekteki kapsamlı seyahatlerinin habercisiydi.
Kudüs'ün eski kent bölgesinde yöneticilik görevine atanan Flaum, anaokuluna geldiğinde korkunç koşullar karşısında şok olmuştu:
''Yüzden fazla çocuk, küçük odalarda sardalyalar gibi sıkı sıkıya toplanmışlardı-bahçesiz, oyun alanı olmadan, pis hava soluyarak…kalbim parçalandı. Çocuklar sıtmadan harap olmuşlardı, yetersiz besleniyorlardı, gözleri irinle doluydu…Daha önce hiç bu kadar umutsuz koşullar görmemiştim.''(s.41).
Hemen kollarını sıvadı ve önündeki zorlu göreve başladı: Temel temizliği sağlamak, beslenmeyi iyileştirmek ve hatta acı çeken çocukları muayene eden yeni göz doktoru Dr. Ticho'nun ziyaretlerini ayarlamak. Flaum boş zamanlarında şehri keşfediyor ve geziyordu.
ONUN SEYAHATLERİ
Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra bölgedeki İbranice eğitim sistemi, o dönemde Şam'daki Yahudi eğitim kurumlarını yöneten Siyonist Örgütü'nün kontrolü altına girdi. Flaum, iki yıl boyunca anaokullarını yönettiği Suriye'ye taşındı. Kaldığı süre boyunca Arapça öğrendi, seyahat etti ve anılarında sürekli olarak ''arkadaşlar olarak anılan sayısız yeni tanıdıkla coşkuyla arkadaş oldu. Bu heves neredeyse zorunlu gibi görünüyordu. Bağımsız yaşam tarzı, erkekler için belki kabul edilebilir olsa da, o dönemin genç, evlenmemiş bir kadını için alışılmadık ve uygunsuz olarak değerlendirildi.
Şam'daki çalışmalarını tamamladıktan sonra Flaum, gelenekleri ve toplumsal normları bir kez daha yıktı ve göçebe olmayı seçti. Sonraki on beş yıl boyunca, takip etmesi zor olabilecek kadar baş döndürücü bir hızla dünyayı kapsamlı bir şekilde gezdi. Kültürel kurumları ve müzeleri ziyaret etti, toplantılara katıldı ve doğa gezilerine çıktı, anılarında her ayrıntıyı titizlikle belgeledi. Ancak Flaum, kapsamlı tasvirlerine rağmen, bu kapsamlı seyahatleri nasıl finanse edebildiğini açıklamıyor. Dahası, yolculukları zorlu iki dünya savaşı arası dönemde gerçekleşmiş olmasına rağmen, anlatılarında herhangi bir şikayet veya zorluktan bahsetmemesi dikkat çekicidir. Flaum, bu tür dünyevi ayrıntıları kasıtlı olarak dışarıda bıraktı ve bunun yerine yalnızca anlamlı bulduğu deneyimlere odaklanmayı seçti.
Flaum'un sıra dışı maceralarını okurken, anılarının abartılar veya kendini yüceltme unsurları içerip içermediğini sorgulayabilirsiniz. Ancak, Profesör Govrin'in araştırması, Flaum'un açıklamalarının, aralarında çocuk yıldız Shirley Temple ile belgelenmiş bir röportajın da bulunduğu dikkat çekici karşılaşmaları da dahil olmak üzere, tamamen doğru olduğunu kanıtlıyor.
Flaum'un birçok dikkat çekici karşılaşması arasında,1920'de Roma'da, çocukların bağımsız öğrenmesini vurgulayan Montessori Eğitim Yöntemini geliştiren ünlü İtalyan eğitimci ve Dr. Maria Montessori ile yaptığı toplantı da vardı. Flaum seyahat günlüğünde (s.100) ''İsrail Toprakları hakkında uzun uzun konuştuk…Bu olağanüstü eğitimcinin ülkemizi ziyaret etme olasılığı beni ne kadar heyecanlandırdı,'' diye yazmıştı. Amerika Birleşik Devletleri'ne yaptığı ziyaretler sırasında Columbia Üniversite'sinde zaman geçirdi ve hatta Marie Curie ve Albert Einstein ile omuz omuza geldi.
Flaum'un karakterini anlamak, zamanının en etkili ve ilgi çekici figürlerinden bazılarıyla tanışmayı nasıl başardığın açıkça ortaya koyuyor. Bir gazetecinin içgüdüsüne sahipti: ziyaret etmeyi planladığı kişileri ve yerleri iyice araştırarak her karşılaşmaya titizlikle hazırlanıyordu ve bu anlamlı diyaloglara girmesini sağlıyordu.
Flaum'un yolculuklarında eşlik eden tek şey merak ve bilgi açlığı değildi. Gittiği her yere İsrail Topraklarını da götürüyordu. Her yeni yer Kutsal Topraklarla karşılaştırılıyordu. Tanıştığı herkese Siyonizm'i coşkuyla tanıttı, kendini atamış bir elçi gibi hizmet etti, başkalarının Siyonist vizyonunun ruhuna uygun olarak gerçekleşen olağanüstü gelişmeleri ziyaret etmeye ve ilk elden tanıklık etmeye yorulmadan teşvik etti. Ancak seçtiği topraklara duyduğu derin sevgiye rağmen, her ayrıldığında İsrail Topraklarından ve halkından daha da uzaklaştı ve sonunda geri döndüğünde yabancılaşma hissi daha da derinleşti.
HİNDİSTAN'DAN DÖNÜŞ
1921'de ABD'ne yaptığı seyahat sırasında, Thomas Edison ile laboratuarında yaptığı bir sohbet de dahil olmak üzere yoğun bir güzergahın ortasında Flaum hayatını derinden değiştiren bir konferansa katıldı. Ünlü Hintli şair Rabindranah Tagore New York'da bir konuşma yaptı ve Flaum kehanet niteliğinde bir şeye tanıklık ettiğini hissetti: ''İzlenim muazzamdı… Tagore bir konuşma yapmadı. Sohbet etti. Eğitti,'' diye yazdı(s.139).İlk görüşte aşka benzeyen bu bağ anı, sonunda Hindistan'a yaptığı yolculuğa ilham verdi: ''Böylece yeni dünya (Amerika) daha sonra beni en eskilerden(Hindistan) birine getirdi.' 'zorunlu manda yönetimindeki İsrail'e döndükten sonra bile Tagore ile olan bağı hayatını şekillendirmeye devam etti ve onun mirasını ülke genelinde yaymak için tutkuyla çalıştı.
İki yılını Hindistan'da geçirdi ve hayatını derinden şekillendiren Tagore, Gandhi ve diğer etkili figürlerle tanıştı. Yine de ilişki tek taraflı değildi: eksantrik, mütevazı gezgin ile ünlü şair arasında ömür boyu sürecek bir yazışma gelişti. Govrin, bu mektupların satır aralarında dikkatlice gizlenmiş, incelikli ve derin kişisel bir şeyle birlikte aynı yakınlık, ve karşılıklı saygı duygularını'' ortaya koyduğunu yazıyor. Flaum'un Tagore'a yazdığı mektuplar Hindistan'daki arşivinde saklanıyor. Tagore, ölümünden sadece iki ay önce 80. doğum gününde Flaum'a yazdığı son mektupta, doğum günü tebrikleri ve gönderdiği hediye için ona teşekkür etti-''Tatlı hatıranız'' diye yazdı,' 'ruhumun derinliklerine dokundu.''
Flaum için Hindistan, Tagore demekti ve Tagore da Hindistan demekti. Hayatının ilerleyen dönemlerinde, onun hakkında ikinci ve son kitabını yazdı ve mandater Filistin'de Hindistan ve Tagore hakkında dersler verdi.
Anılarının neredeyse üçte biri bu döneme adanmıştır ve kitabın tam kalbini oluşturur. Sanki hayatının bu merkezi bölümünden etkilenen her şey bir hazırlık veya bir yansıma olarak hizmet ediyormuş gibi görünüyor. ''Hindistan'ın yaralı kalbine nüfuz etmek, acılarını anlamak, onun dostu olmak, neredeyse kızı olmak benim kaderimdi-sanki Hindistan benim ikinci vatanım olmuş gibi'' diye yazmıştır (s.245).
Genç İsrail'liler askerlik hizmetlerinden sonra Hindistan'a ve Doğu'ya seyahat etmeye başlamadan çok önce, kendilerini buranın eşsiz kültürüne kaptırıp, evlerine aşık, rengarenk kıyafetler giymiş ve canlı anılarla dolu bir şekilde önce, yolu açan biri vardı.
GEZİNTİLERİNİN SONU
15 büyüleyici ama yalnız yılın ardından Flaum, İsrail topraklarına geri döndü. Eğitim kariyerine devam etti ve sonunda unutulan birkaç ve makale yayınladı. Anı kitabı, Wandering Daghter of İsrael: Memories,Travels and Meetings,1935'te Kudüs'te L.Mayer'' kitabevi tarafından yayınlandı ve Anaokulu Öğretmenleri Derneği'nin mesleki dergisi Hed HaGan'da kısa bir şekilde bahsedilmesi dışında yerel basından neredeyse hiç ilgi görmedi. Anı kitabında Flaum'un kendi çizdiği yirmi çizim ve seyahatleri sırasında karşılaştığı önemli şahsiyetlerin yirmi iki fotoğrafı yer alıyordu.Tagore'a adanan ve 1946'da yayınlanan ikinci kitabı da benzer şekilde unutulup gitti.
İsrail Bağımsızlık Savaşı'ndan sonra Flaum, durumunu sert bir dille anlattı: ''Kalp rahatsızlığı ve diyabet hastasıydım. ''Bu zor dönemde, kötüleşen sağlığı onu çok sevdiği yolculuklara çıkmaktan alıkoyduğu için neredeyse hiç yazmadı. Bu son yıllar şüphesiz zordu, onurunu korumak için arkadaşlarının cömertliğine güvendi ve hastalık nedeniyle birkaç kez hastaneye kaldırıldı.
Schlomit F.Flaum,1963 yılında 70 yaşında Kudüs'teki Shaare Zedek Hastanesi' nde vefat etti. Çok az kişi onu hatırlıyordu ve hatırlayanlar da çoğunlukla sık sık dikkat çeken sıra dışı giyim tarzını hatırlıyordu.
Flaum'un anılarını bugün okumak-2019' yeniden yayımlandı, orijinal yayımından 80 yıldan fazla bir süre sonra-birkaç çarpıcı özelliği ortaya koyuyor. İlk ve en önemlisi, her sayfada belirgin olan öncü ruhtur. Bu, kitabının aynı dönemin diğer seyahat anılarından farklı olarak yayımlandığında büyük ölçüde neden göz ardı edildiğini kısmen açıklar Sadece bu tür yazıların nadir olduğu bir zamanda bir kadın tarafından değil, aynı zamanda Flaum, Govrin'in belittiği gibi,' 'kendi başarılarıyla gurur duyan birinin sesiyle yazılmış'', olan anlatının merkezine cesurca kendini yerleştirmiştir.
Bir diğer dikkat çekici özellik ise Flaum'un kendini güvenilir bir yazar olarak kabul ettirmek için gösterdiği titiz çabadır. Gerçekleri ve mektupları anlatısında dikkatlice ördü, her eve girebilen, ne kadar zengin ve tanınmış olursa olsun, zeki bir gazetecinin yaklaşımını benimsedi ve ilgisini çeken insanlarla anlamlı bağlantılar kurdu.
Ancak her şeyden önce, Flaum'un hikayesi benzersiz bir şekilde kişiseldir ve kendi dönemi için çarpıcı derecede alışılmadık bir hayat yaşayan bir kadının yolculuğunu ele alır. Onun hikayesi pişmanlıkla değil, gururla anlatılan bir hikayedir.
''Yurt dışında bir kraliçeydi, ama evde bir dilenciydi,''diye yazıyor Govrin. Gerçekten de Flaum, daha geniş dünyayı gerçek evi haline getirmeyi başardı ve kendi ülkesinde eksikliğini duyduğu şeyi yurtdışında buldu:'' tanınma, takdir, dostluk ve bir amaç duygusu.''Flaum başkalarını etkilemeyi ve değer görmeyi özledi ve bu hayallerini kamusal hayatta asla tam olarak gerçekleştiremese de, hırsların, bunları başarmak için gösterdiği yorulmak bilmez çabalardan ve seçtiği yaşamdan gurur duymaya devam etti-keşfe, araştırmaya ve başkalarına adanmış bir yaşam. Hatırlanmayı hak ettiği miras budur.
Not: Bu makaleyi hazırlarken Nurit Govrin'in şu kitabından yararlandık:
Unutulmuş ,Gezgin: Shlomith F.Flaum: Hayatı ve Eserleri (İbranice)

