HAYİM NAHMAN BİALİK (1873-1934)

Hayatı, edebi kimliği ve şiirlerinden örnekler:

Modern ibrani edebiyatının kurucu figürlerinden birdir. Ukrayna'nın Radi kasabasında doğan Bialik, küçük yaşta yetim kaldı ve dini eğitim aldı. Ancak gençliğinde  Yahudi Aydınlanması-Haskala hareketiyle tanışarak geleneksel inançla modern düşünce arasında bir gerilim yaşamaya başladı.

Odessa'da Yahudi entellektüelleriyle yakınlaştı, İbraniceyi yalnızca kutsal metinlerin dili olmaktan çıkarıp modern şiir, nesir ve çocuk edebiyatının aracı haline getiren öncülerden biri oldu. 1924'te Filistin Mandası idaresindeki İsrael'e göç etti ve Tel Aviv'de kültürel bir lider olarak yaşadı. İsrael'de birçok kurum, sokak ve okul onun adını taşımaktadır. Tel Aviv'deki evi Bialik Müzesi haline getirilmiştir.

Odessa ve Tel Aviv gibi Yahudi kültürel merkezlerinde yaşayan Bialik, şiirin yanı sıra çevirmenlik, yayıncılık ve halk edebiyatı çalışmalarıyla da tanınır.

Bialik hem kollektif Yahudi kimliğini hem de bireysel ruhsal derinlikleri şiirlerinde işledi. Dilsel ustalığı, dini metinlerden beslenen hayal gücü ve duygusal yoğunluğu sayesinde Yahudi halkının''Ulusal Şairi'' unvanını kazandı.

Yetişkinler için ''Katliam Kentinde'' Ba'ir HaHariga”  şiiri

Bu şiir 1903 yılında Rusya'nın Kişinev kentinde (günümüzde Moldova) Yahudilere karşı gerçekleştirilen vahşi pogromun ardından yazılmıştır. Bialik bu pogromu araştırmak üzere bölgeye gönderilmiş, gördükleri ve duydukları karşısında derin bir sarsıntı yaşamıştır.

Temalar: Acı ve tanıklık-şair, yaşanan vahşeti doğrudan anlatmaz, onun yerine sessizliği, korkuyu ve çaresizliği işler.

Toplumsal eleştiri: Yahudilerin pasifliğini, dua ederek kurtuluş beklemelerini eleştirir.

Tanrı'nın sessizliği: Geleneksel dindarlık sorgulanır, Tanrı'nın suskunluğu vurgulanır.

Etki: Şiir, Siyonist hareketin canlanmasına katkı sağladı. Bialik burada bir ''şair'' değil, bir''peygamber'' gibi konuşur. Şiirin dili yalvarmaz, çağırır, sarsar.

 

KATLİAM KENTİNDE

Gidin, bakın kurbanların kanı nasıl toprağa sızmış

Taşlar bile haykırıyor-ama insanlar sessiz.

 

Gidin, görün o suskun duvarları,

Duvarlar size anlatacaktır olup biteni,

Çünkü insan konuşamaz hala.

 

Orada, bir köşede annesinin koluna yapışmış çocuk vardı,

Donmuş gözlerle bakıyordu, ne ağlıyordu ne de gülüyordu.

 

Ve babalar dua etti, ellerinde Tevrat,

Ama gök kapalıydı,

Tanrı sustu.

 

Ve kasaplar geldi, baltalarıyla,

Çocuklara, kadınlara, yaşlılara vurdu.

 

Hiç kimse direnmedi,

Dua ettiler sadece,

Dualar et kan içinde boğuldu.

 

Şiirin analizi:

Tanrısal Sessizlik: Bialik, duaların işe yaramadığını, Tanrı'nın bu acıya cevap vermediğini vurgular.

Toplumsal Eleştiri: Pasif kalmış, dua etmekten başka bir şey yapmamış Yahudi toplumuna sert eleştiriler yönetir.

Sanatın Misyonu: Şair burada bir anlatıcı değil, bir tanık ve vicdan gibi davranır. Şiir bir tarihsel bellek alanı, işlevi görür.

Bu şiir Siyonist hareketin uyanışına ilham vermiş, Yahudi halkını pasif bekleyişten aktif mücadeleye yönlendiren metinlerden bir olmuştur.

 

Çocuklar için edebiyat:

Çocuklar için yazdığı en anlamlı şiirlerden bir tanesi ÇUKUR (Bor) adlı çocuk şiiri merakla korku arasındaki ince çizgiyi işler.

 

ÇUKUR

Çukur, çukur,

Çimenlerin ortasında bir çukur,

İçinde yılan mı var yoksa kurbağa mı?

 

Ben bakmam!

Gözümle görmem!

İçine düşmeyeyim sonra aman ha!

 

Bir taş atsam içine…

Plop! dedi

Sanki birisi bana cevap verdi!

 

Belki bir dev oturuyordu orada

Bekliyordur yıllardır,

Kendisine bakan biri olsun diye!


Şiirin analizi:

Çocuk merakı-Çukur, çocuk zihninde gizemli bir alandır. Tehlikeli olabilir ama çok da çekicidir.

Hayal gücü- Çukurun içinde yılan, kurbağa veya dev olabilir. Gerçek ile hayal birbirine karışır.

Eğitsel değer- Şiir, hem eğlendirici hem de düşündürücüdür. Ses taklitleri (plop) çocukların ilgisini çeker.

Sonuç olarak Bialik hem ulusal bir vicdan, hem de çocuk kalbine seslenen bir edebiyatçı olarak modern İbranicenin kurucu şairidir.

“Katliam kentinde'' adlı şiiri bir milletin travmasını haykırır ve toplumu sorumluluk almaya çağırır.

''Bor'' adlı şiirinde ise dünyaya bir çocuğun gözlerinden bakar, gizemi, korkuyu ve hayali şiirle birleştirir. Bialik'in şiiri, acı ile oyunu, gelenek ile modernliği, Tanrı ile insanı aynı anda konuşabilir. Bu nedenle o sadece bir şair değil kültürel bir hafıza, bir yeniden doğuş sesidir.


Bialik'in Özel Hayatı

Maria Manya Averbuch ile evliydi.1893 yılında evlendiler. Manya entelektüel bir kadındı. Bialik'in edebiyat çalışmalarına destek veriyordu ancak evlilikleri pek uyumlu değildi. Manya'nın sağlığı iyi değildi ve Bialik'in uzun süreli seyahatleri ve yoğun çalışmaları nedeniyle aralarındaki bağ zamanla zayıfladı.

Bialik'in hiç çocuğu olmadı bu durum onun yaşamında derin bir duygusal boşluk yarattı. Şair, bazı mektuplarında ve şiirlerinde ''nesil bırakmamanın sessiz acısını'' dile getirmiştir.

Kişisel yalnızlığı ve şiirlerine etkisi:

Bialik'in yalnızlık, suskunluk, içsel çöküntü ve Tanrı'yla hesaplaşma temaları taşıyan şiirleri büyük ölçüde bu kişisel deneyimlerinden de beslenir. Evlat sahibi olmamak, onun için yalnızca biyolojik değil, kültürel süreklilik açısından da bir eksiklik hissiydi-çünkü Bialik''İbranicenin babası'' olarak bir millete yeni bir dil kazandırırken, kendi soyunu sürdürememişti.

1934 yılında Viyana'da geçirdiği bir ameliyatın sonucunda yaşanan komplikasyon nedeniyle yaşamını kaybetti. Naa'şı Tel Aviv' getirildi ve orada defnedildi.